Öğrenmenin güzelliğinin farkına varamazsanız, hayatın güzelliğinin, kendinizin ne kadar değerli olduğunun da farkına varamazsınız…
Her okuduğum kitapta n “yeni bir şey öğreniyorum” o yüzden de tepelerine kar yağmış dağ gibi duran saçlarıma rağmen “yaşlandığımı” hissetmiyorum…
Çoğumuzun içine düştüğü bir “hata” var: Bedenimizi, zihnimizi ve ruhumuzu bir birinden ayrıştırarak anlamaya çalışıyoruz.
Halbuki kimi zaman bedenimiz kimi zaman zihnimiz kimi zaman da ruhumuz o kadar çok ipucu ve işaret verebilir ki?
Ama yeteri kadar kendimize zaman ayırmadığımız ve odaklanmadığımız için bu ipuçlarını ve belirtileri göz ardı ediyoruz…
Amiyane tabirle “kulak ardı” ediyoruz…
Oldum olası bendeniz kendimize odaklandığımızda sorunları çözebileceğimiz saysız formülün elimizin altında yanı başımızda olduğuna inanırım…
Eminim sizde çok rastlamışsınızdır, eşinizden dostunuz ya da çocuklarınızdan; masadan yeni kalkmasına ve masadayken tıka basa yemesine rağmen kalktıktan sonra çok geçmeden “acıktım” ya da sürekli acıkıyorum, dediğini duymuşsunuzdur…
İşte bu bir ipucudur…
Aslında kişinin fiziksel açlığından değildir bunun sebebi, zihinsel ya da ruhsal yani psikolojik açlığının bir türlü doymamasındandır…
Ancak bu durumda olan birinin yani normalden daha fazla yemek yiyen birinin, çok sevdiği ya da aşık olduğu bir insanın yanına geldiğinde hiçbir şeye istediğini duymadığını da biliyoruz…
“Normalde ben her yarım saatte bir acıkırım ama senin yanında hiç acıkmıyorum. Sayende normal ve sağlıklı bir insan gibi beslenmeye başladım” diyenleri de duymuşsunuzdur…
Buna benzer sıradan çok örnek var…
Gelin bunlara şu örneklere sebep olan “açlık” konusuna bir bakalım, ne dersiniz…
Yazımın başlığını da bu yüzden koydum zaten “üç açlık”
İnsanoğlunun temelinde “üç çeşit açlık” var, birincisi ruhsal yani “psikolojik açlıktır.”
Sevmek sevilmek gibi,
Değerli olduğumu vazgeçilmez olduğumuzu hissetmemiz gibi, ait hissetmek gibi…
İkincisi “zihinsel açlık”
Duymak, duyulmak anlamak anlaşıldığımızı hissetmek gibi…
Üçüncüsü ise; “fiziksel açlık”
Su içmek, yemek yamak cinselliği yaşamak gibi, yani vücudumuzun organlarımızın ihtiyacı olan “fiziksel” temel ihtiyaçları…
Sevgili hocam derdi ki; başkalarının yardımına ihtiyaç duymadan kontrol edebileceğimiz en temel ihtiyacımız “fiziksel ihtiyacımızdır.”
Ancak ne yazık ki her türlü ihtiyacımızla karıştırırız. Öfkelendiğimizde, anlaşılmadığımızı düşündüğümüzde, haksızlığa uğradığımızda…
Derdimizi ya da kendimizi anlatamadığımızda, öfkelendiğimizde –
Zihinsel ve ruhsal(psikolojik açlığımı” bir birine girmiş vaziyettedir…
Ne yaparız bu durumda genellikle; yani zihinsel ve psikolojik açlığımızı bastırmak kapatmak için,
Pahalı kıyafetler ya da objeler satın alarak, daha da beteri kontrolsüz beslenerek yapar, üzerine üstlük kendimizi “ödüllendirdiğimiz” düşünürüz…
Halbuki bütün “açlıklar” kendi temel ihtiyacını karşılayabildiği sürece doyurulabilir…
Eğer kendinizi güvende hissettiğiniz, haksızlığa uğramayacağınıza inandığınız, anlaşılabileceğinizi düşündüğünüzü anladığınız bir yerde, sevildiğiniz önemsendiğini ve değer verildiğinizi düşünerek teslim oluyorsanız bu demektir ki fiziksel açlığınız olması gibi yani temel ihtiyacı karşılanmıştır…
Hayata bir kere geliyoruz, bunun kıymetini iyi bilelim.
Nerede ve kimin ya da kimlerin yanındayken “daha az yemekle” kendinizi besleyebiliyorsanız, şuna insanın siz farkında dahi olmasanız yanında olduğunuz insan sizi çok sağlıklı besliyor, demektir.
Size tavsiyem “ondan” asla vazgeçmeyin…
Yoksa hayatınıza girdiği an itibariyle su içmeyi bile unuttuğunuz kişi, hayatınızdan çıktığı an çok fiziksel ihtiyacınız olmasa da “su içmek” için yanar tutuşursunuz…
Haziran ayı sıcak bir dönemin başlangıcıdır, uzmanlar çok sıcak bir yaz olduğunu söyleseler de, bendeniz sıcak ilişkilerinde başlangıcı olmasını,
Sahip olduklarınızın kıymetini hayattayken bilebilmenizi diliyorum…
Yuvaya Yolculuk dostlarına “içlerindeki mevsimi” doya doya yaşamalarını ve yaşadıkları her andan zevk almalarını tavsiye ediyorum…
Yürek dolusu sevgiler, bitmeyen saygılar efendim…