Çok ilişme, çok uzak da durma ki bir ilişkimiz olsun. Çok ilişik isek; hiç ayrılık yoksa ya ötekine yapışıyor ya da kendimizi ötekine dayatıyoruzdur.
Ötekine yapışmak ihtiyaçlarını gidermenin verimsiz bir yoludur ve esasen bağımlılıktır. Ötekine kendini dayatmak ise gaddarlıktır ve nihayetinde zalimanedir. Her iki durumda da, ilişkide, bireyselliğin nefes aralığı ve alanı olmayacaktır. O zaman da bir ilişki olmaz.
Fiziken, zihnen, kalben birbirimize çok uzak isek, hatta hiç bağlantı yoksa o zaman da birbirimize ne erişebilir ne etkileşebiliriz ve yine bir ilişki olmaz.
Beri gel ama içime düşme ya da sınırlarımıza saygı gösterelim ama birbirimizi yok da saymayalım.
Doğru mesafede olmak, ilişkiye bir koşul koymak değil samimiyet ve saygı içeren bir ilişki için, onu yeşertecek koşullar yaratmaktır.
Ben, ben iken ve sen de sen iken ‘bizi’ seviyorsak, bu gerçek bir ilişkidir.
Koşulsuzluk mu?
Koşulsuzluk büyüsü, ancak büyücülük sırrına erenler için lezzettir. O demden uzak olanlar için koşulsuz bir hayat, ya haddini bilmemek ya da kendini yok saymakla eşdeğerdir. Haddini bilmemek ve kendini yok saymak ise o lezzetli deme varmak için insanı yakan ateşin harıdır…
Koşulsuzluk aşktır ve orada artık ne ben vardır ne de sen…