Carl Gustav Jung’un tanımladığı on iki arketipten en tanınanı “Yaralı Şifacı”dır. Bu kavramıyla, yardımsever insanların başkalarına hizmet sunuşunda aslında kendilerine yardım ettiklerini dile getirir Jung. Mesleğin öğretmen, yazar, hekim ya da muhasebeci olmasının önemi yoktur; hayatın acılarıyla, zorluklarıyla yaralı olana el uzatan, kendi geçmişinde derin yaralar taşıyandır der…
Ritüeller, sihirsel-spiritüel enerjiler ve boyutlar arası deneyimler, “şaman yolu”nun çok değerli öğeleri olsalar da, şamanizmin en hayati, oysa en az bilinen veçhesi “yaralılık”tır.
Jung şamanizmden yola çıkmamış olsa da, “yara”lar Maya şamanizminde karşımıza çıkan bir kavramdır. Şaman adayı sayısız kişisel yaralanmalarla sınanır inisiyasyonu başladığı andan itibaren; bu süreçten tümden değişip dönüşerek çıkması gerekir. Sonuçta geçmiş hayatından getireceği hiçbir şey kalmamış olmamalıdır. Şamanik görevlerinde karşılaşabileceği tehlikeler ve alacağı sorumluluklarla başa çıkabilmesi bu değişimle mümkün olacak ve dönüşümünü hayatı boyunca sürdürecektir. İnisiyasyonun esasını teşkil eden ve yaşam boyunca devam eden bu süreç, Şaman’ı “Yaralı Şifacı” yapandır.
İnisiyasyon sürecindeki kendinden vazgeçme, geçmişi silme amaçlı ritüeller, Anglosakson antropolojide “dismemberment” ya da “decapitation” ifadeleriyle tanımlanır. Vücudun uzuvlarının, ya da kafanın kesilip atılması şeklinde tercüme edilebilir. Bu ritüellerde talebeye yaşatılan soyut deneyimler, bütüncül dönüşüm algısını güçlendirecek bedensel eylemler şeklinde uygulanır; orijinal kimliğinden arındırılması kastedilir.
Şaman adayının “yaralanma” ve “ölüm” anlamındaki sembolik eylemleri sürecinde, kozmik boyutta deneyimlediklerinin fiziksel âlemde topraklaması da gerçekleşir. Bir başka önemi, halkı yeni Şaman’ın artık bildik, tanıdık eski kişi olmadığına ikna etmesidir.
Fiziksel ritüeller haricinde kozmik âlemde de sürdürülen şamanik inisiyasyonda Hoca’nın eşlik ettiği şaman yolculuklarında insanlığın çeşitli yaralarıyla yüzleşecek adaya (bütüncül bilgiye ulaşması için) Nagual’leri de ihtiyaç duyacağı öğretileri sunacaklardır. Öğretiler tamamlandığında eskiden “Yaralı” olan artık “Şifacı” da olmuştur. Ve Jung’un arketipi gerçekleşmiştir.
Kadim bilgilerin genetik bilgiler olarak derin kodlarımızı oluşturduğu günümüzde, pek çok insanın katı bir şaman inisiyasyonundan geçmeden, ama en az o ölçüde “yaralayıcı”, “öldürücü”, yani çok sarsıcı deneyimleri olabilir. Bazen kısa süreli, bazen yıllar boyu süren bu tecrübeleri yargısız ve açık zihinle değerlendirmek, kişisel bir gelişim ve dönüşüm şeklinde ifade etmek zordur olayları yaşayan kişi için. Ancak niyet edilirse, bu deneyimler çokça taşınmış bazı yükleri boşaltan, acılara yaklaşımı farklılaştıran zorlayıcı hayat tecrübeleri gibi algılanabilirse, o kişi için bir tür inisiyasyondur. Çok sık olmasa ve olayların anında olmasa da, bir süre geçince kendi “ölüm-diriliş”lerini bu açıdan değerlendiren insanlar vardır. “Bizi öldürmeyen güçlendirecektir” sözü bu bağlamda algılanabilir.
Acıyı serbest bırakmaya, tecrübeyi kabullenmeye hazır olunmadığında kişinin şifası gelmeyecektir. Bu kişisel seçim tüm şifacılar için önemli bir başlangıç noktasıdır. Sonrasında kişisel şamanik çalışmalarla insan kendi şifasını sürekli kılabilir ama bu sürekli gayret ve emek gerektirecektir. Bazen zorlu yeni deneyimler bu yolu inişli çıkışlı yapsa da, tekrarlayan konular dönemeçleri oluştursa da, zorlukların şifasını bir kez bulabilmiş olan, bunu kendi kendine sunmanın tecrübesini yaşamış olan, hiç yola çıkmamış olmakla karşılaştırılamayacak kadar değerlidir. Niyet eden herkes, yürünecek yolun kolay olmadığını kabul eden herkes “Yaralı Şifacı” olacaktır.
Bugün Doğa da bizden bu şifacılığı bekliyor…
Şifacılığa Hazırlanmak
Çoğu insan doğuştan şifacıdır. Şifa yetenekleri doğuştan gelir ve yıllar geçtikçe ihtiyacı olan herhangi bir kimseye (içlerinden akan yararlı bir enerjiyle) kanal oldukları fark edilir. Bu insanlar aslında “şifa vermek” gibi bir niyet dahi taşımamışken, karşısındaki insana kendisini iyi hissettirirler. Ancak böyle doğuştan yetenekli kişilerin dahi, sonrasında şifacılığa soyunmaları halinde, başvuran insanlara en etkin yararı sunabilmeleri için, Şifacılığı temelden öğrenmeleri gereklidir.
Her türden tedavi eğitim ve deneyim gerektirir. Şamanik Şifacılık da bir istisna, ya da farklı bir yaklaşım değildir. Bir gerçek Şaman ile tanışanlar, beden-dışı âleme çıkmak, enerji göndermek ya da ayrıntılı ritüellerle karşılaşınca, Şaman’ın tüm çalışmalarının bundan ibaret olduğunu sanırlar; oysa şifacılık binlerce yılın birikimini de içerir. Yaraların keşfini ve sarılmasını, parçalanıp birleşmeleri, ölmeden ölünen deneyimleri içerdiği gibi, o binlerce yıldan aktarılan, damıtılan, uyarlanan teknikleri de içerir.
Yani Şifacı olmaya niyet eden insanın şamanik pek çok tekniği öğrenmesi yanısıra, çok önemli olarak, kendi kişisel gölgelerini tespiti gereklidir. Eski defterlerini altüst ederek bu gölgeleri araması, bulması, aydınlatması Şifacılığın ön şartlardandır.
Günümüzde “modern” diyebileceğimiz bir Şamanizm dalgası, Batılı pek çok yazarın odaklandığı (ama nedenleri hala tam anlaşılamayan ve sonuçları hala tam içselleşmeyen) şaman yolculukları ile özdeşleşmektedir. Sadece zihinle aktarılan kitaplar ve bu kitapları temel alan eğitimlerde kadim ve tradisyonel bilgi tamamlanamayınca, bu eksiklik geleneksel şaman şifacılığın özünün anlaşılmasına sekte vurmakta, aslolan öğrenilememektedir.
Ayrıca günümüzde Yeni Çağ spiritüalitesinden kaynaklanan, ya da beş altı cümlelik özetleriyle sınırlı, tam anlaşılamayan kuantum biliminin harcıâlem bilgilerinden esinlenen, ve ayrıca ruhsal ilimlerin özleri ya da dipnotlarından hareketle yola çıkılan çok sayıda şifa türü yaygınlaşmış durumda.
Bu yaygın popüler şifacılık, şamanik rehberlerle açık iletişim halinde olunan, zaman-mekân sınırlarının ötesine geçilen, tradisyonel ve kadim şaman şifacılığını gölgelere itmiştir.
Nitekim ben de “Maya Şaman Şifası” kitabımı, şaman öğretisiyle tanışmamış okurların ilgisini çekebilecek sınırlılıkta, sosyolojik, antropolojik bir kaynak olması amacıyla kaleme almıştım.
Bugün kitaplar dolusu spiritüel, zihinsel felsefelerle ve modern bazı teknikle donanmış durumdayız. Kitapçılarda ve çeşitli mekânlarda dünyanın her yöresinden kültürlere dair bazı bilimsel ve metafizik bilgiler yaygın biçimde sunuluyor. İnsanların kendi adlarıyla geliştirdikleri tekâmül ve şifa yöntemleri de eklenirse, hemen her konuda türlü çeşitli metotları öğretiliyor ya da yayınlanıyor. Hatta bunların çoğunun sertifikaları alınabiliyor.
Ne var ki, kadim şaman öğretisinde sadece bilgi toplamak kişiyi Şifacı yapmaz. Belki sertifika almak da kişiyi Şifacı yapamayabilir. Şifacılık, öğrenilenlerle içte taşınan, sezgisel olarak bilinenler arasında kurulan bir dengedir. Bilgi ile bilgeliğin dengesidir; deneyimle ruhsal rehberlerin yol göstericiliğinin ortak sonucudur.
Geleneklerini koruyan şamanik topluluklarda bir talebe, o topluluğun deneyimli Şamanı’nın yanında yıllar sürecek bir eğitimden, önce bir inisiyasyon sürecinden geçer. Hem doğanın gizlerini, hem sıra dışı âlemin rehber ruhlarıyla nasıl ilişki kuracağını, nasıl bilgi alacağını öğrenir. Bu iletişim sadece şaman yolculuğu tekniği, ya da rüya mesajları şeklinde olmayacaktır; süreklilik içeren bir işbirliği olacaktır, deneyim kazandıkça gelişen bir daimi ortaklığa dönüşecektir.
Modern Şifacılık anlayışında, yukarıda değindiğim sezgi ve bilgi dengesini akıldan çıkartmayarak, Barbara Brennan’ın “Hands of Light” kitabında önemle vurguladığı konuya değinmek gerekir. Her türlü bedensel şifacılıkta Şifacının etkin ve yararlı olması için teknik eğitimin şart olduğunu yazar Brennan. Anatomi, fizyoloji, psikoloji, patoloji ve alternatif tıp tekniklerini öğrenmeden bu temelin asla oluşmayacağını anlatır ve şöyle devam eder:
“Bir Şifacı geçerli tüm tıp tekniklerine dair ortalama bilgiye sahip olmakla işe başlamalıdır. Bunlar, bütüncül şifacılığa sıkı sıkıya bağlı olmalıdır. Ancak o zaman öğrenmiş olduğu bütüncül şifaya ulaşmasının yolu açılacaktır…”
Madem kentsel ve “modern” şifacılıktan söz ediyoruz, gerekirse bir tıp uzmanı ile fikir alışverişi de doğru olacaktır. “Maya Şaman Şifası” kitabımda sözünü ettiğim gibi, sadece enerjilerle ya da bitkisel tedavilerle uğraşan, şaman olmayan, yani alanını sınırlı tutan şifacılar da vardır; onlar yukarıdaki türden derin tıbbi bilgilenmeye gerek duymayabilirler. Ancak şaman toplumlarda Şaman’ın binlerce yıldan kendisine aktarılan bilgileri arasında da günümüz tıbbına yakın deneyimler vardır.
Şamanik Şifacılıkta sıra dışı âlemin ruhsal rehberliği çok güçlüdür ve Şifacı’nın ağzından dökülenler çoğu zaman ruhsal rehberlerine kanallık şeklinde olduğundan gelen kişiye çok derinden bağlanmayı ve derin şifa enerjilerini aktarmayı mümkün kılar.
Hem öncesinde, yani Şifacılığa soyunurken, hem de sonrasında, yani şifa seansı sırasında sıkça karşılaşılacak bir engel vardır. Bu engel, aşırı entelektüellik tuzağıdır. Ego’nun kendisini haklı buldurmaya yönelik itişleridir. Bu hal, sezgisel akışı bloke eder. Hasta ile iletişim zihinden olur. Mantık süzgeci devreye girer, düşüncelerin aktarılması şeklini alabilir.
Şifa gücünü olumsuz anlamda engelleyen bir diğer konu da, başkalarının yaraları ile empati bazında ilişki kurmaktır ve şamanik eğitimden geçmeyenler bu konuda çok zarar görebilir. İster fiziksel, ister ruhsal anlamda kendi enerji alanını şifa sürecinde karşısındakine açmak anlamındaki empati, ruhsal rehberlerden alınacak bilgilerin akmasını engelleyecek biçimde ötekinin “yara”sını kendine aktarmak sorununu getirir. Topraklama çalışmaları her şeyi arındıramayabiliriz. Hele ki, empati sürecinde karşılaştığımız şey, henüz kendimizin baş edememiş olduğu bir şeye, kendi gölgelerimize ayna tutmaktaysa, topraklama yetersiz kalacaktır, inisiye olmamış bir Şifacı kendi yaralarının tamamını iyileştirmemiş olduğu için. Bu hal, egonun koruyucu gayretlerini uyandıracak, ruhsal rehberler ile iletişimimiz büsbütün bloke olacaktır. Yani, özetle, Şifacılık tam hazır olmayı gerektirir. Bu hazırlık derin ve temel bir eğitimin sezgilerle, şamanik rehberlikle bütünleşmesi amacını taşır.
“Öğrenilenlerle içte taşınan, sezgisel olarak bilinen arasında kurulan denge”, “bilgi ile bilgeliğin dengesi”, “deneyimle ruhsal rehberlerin yol göstericiliğinin dengesi” derken kastım budur.