Yaptığımız bir işte ya da eylemde hepimiz başarılı olmak isteriz. Başarılı olmak için hırs, azim, motivasyon gibi birçok duyguları her insanda olduğu gibi bizler de barındırırız. Fakat azim ve hırsı çoğu zaman birbirine karıştırırız.
O halde;
Azim nedir? Hırs nedir?
Bu iki kelimeyi gelin birlikte inceleyelim.
Azim: Belli bir hedefe ulaşma noktasında göstermiş olduğumuz gayrettir.
Hırs: Bir şeyi elde etmek uğruna insanı tüketebilecek hatta ve hatta hem çevresine hem de kendisine zarar verebilecek bir duygudur.
Madalyonun iki yüzü gibi düşünürsek;
Azim: Sabır, sebat, kararlılık ve tevekkül
Hırs: Azmin tam karşısında kendini konumlandıran bir tuzak kurdudur.
Bizler inandığımız değerlerin hem sosyal hem çalışma hayatına hakim olması noktasında mücadele verirken, karşılaşacağımız hayrın da şerrin de tevekkülü içerisinde olmalıyız. Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Kemal Sayar’ın bir cümlesine denk geldim. “Hüznün bile hastalık olarak pazarlandığı toplumsal anestezi çağındayız.”
Bu cümlede dikkatimi çeken, “anestezi çağındayız” tarafı oldu. Uyuyarak, uyuşturularak yaşıyoruz. En basitinden modern çağ dediğimiz, teknoloji üzerinden bile bunu kolay ve basit bir şekilde elde etmek oldukça mümkün.
Örneğin; beğenilmek. Bir şeyi yaparken insanların gözüne gözüne sokarak, ben bunu yaptım, hadi beni alkışlayın demek oldukça trajikomik. Bunu sen kendin için yaptın. Önemli olan senin beğenmen. Bunu sen kendin için yaptı isen beğenilme çaban nedir?
Başarı konusuna geri dönersek ne demiştik? Azim ve hırs birbirine benzeyen ama bir o kadar da birbirinin zıttı iki kelime. Bana kalırsa hırslı bir insan empati duygusundan uzak sadece ben merkezi ve kimliğinde olan birisi. Hayatı sadece kendi bencil istekleri doğrultusunda devam ettiren bu insanlar modern sığlık salgınının da bir belirtisidir. Hırslı insanların tepkisel farkındalıkları da çok sivridir.
Örneğin; sonu olmayan bir hırs durumunda olan kişi elindeki başarılar ile yetinmez aksine daha da başarılı olmak adına daha fazla hırs yapar. Aşırı hırslılık durumunda stres de ona eşlik ederek, sağlık boyutunda oluşabilecek rahatsızlıklara da davetiye çıkartır. Her şeyde “en” olmak size başarıdan çok eksiksiz ve mükemmel yapma isteği ile birlikte daha çok başarısızlığa sürükleyecektir. Başarılı olmada hırslı olmak etken olmakla birlikte, tek etken değildir. Olması gerektiği kadarı ve ölçüsü ile o teraziyi sabit ve eşit tutmak yeterli olacaktır. Çok fazla hırslı olan kişiler çoğunlukla; beğenilme, hatayı kabul etmeme, her şeyde en ve önde olma, doğruyu sadece kendisinin bildiği algısı ile az evvel de ifade ettiğim empati duygusundan uzak yaşarlar. Bu durumu yaşayan kişilerde genelde narsistik kişilik bozukluğu özellikleri de görülebilir. Her ne olursa olsun yapılacak bir işin yapılabileceğine inanmak, azimli olmak ve hayal gücünü de ekleyip harmanlamak en önemli faktördür. Tek amacı başarı veyahut başarılı olmak isteyen bireylerin hırs ile isteklerini yerine getirmesinden ziyade asıl başarının çaba ve emek olduğunu harcanan çaba ve emeğin de takdir edilmesini hatırlatmak isterim.
Al Oeter ne diyor;
“Ben hiçbir zaman dünyayı yenmek için yola çıkmadım. Ben sadece en iyisini yapmak için yola çıktım.”
Rekabet ve yarış sadece yanınızdaki kişiyi geçmenizde yardımcı olacaktır fakat kendine bir şey katarak sadece kendinle olmak yanındaki ve yanında olabilecek kişilerden ziyade o işte en iyisini yapmak adına fayda sağlayacaktır.
” Başarılı biri olmaya değil, değerli biri olmaya çalışın.”
-Albert Einstein
Hırsınızın ölçüsünde olduğu azmin sizlere kuvvet ve kudret getirmesi dileğiyle.
Bam teline basılmış bir yazı olmuş. İnsanlar, hırsları, egoları, değersizlik duyguları, sabırsızlıkları, aç gözlülüğü ile ortalıkta dolaşıp, dünyayı yenmeyi hedefliyor. Bir çok eğitim ve kişisel gelişim öğretisi onlara bunu dayatıyor, sen hak edensin, sen başaracaksın, sen en iyisisin… sonra…. sonrası şu anki haller ve ve arzu denizinde boğulan bireylerin yalnızlıkları ve kaybetmek üzere olan doğa ile yaşam…