Bir eksiğin mi var? Misal paran mı kıt, işin mi yürümüyor ya da kalbini açabileceğin birisi hâlâ yok mu hayatında?
Desene yoksulluk ve yoksunluk senin ayrılmaz bir parçan, kimliğin olmuş… Hatta onlar olmasa varlığın anlamını yitirirdi ve inan bana, bu seni aslında en çok korkutan şey…
Sen varlığı istemiyorsun, itiyorsun. Çünkü en derinde, ‘bildiğin şekliyle‘ kendini yitirmekten, hatta olmamaktan korkuyorsun.
En kestirme yoldan söyleyeyim; ‘bildiğin şekliyle’ var olmanın zaten hiçbir anlamı yok. O yüzden aslında dert edilesi bir durumun da yok.
Bu senin suçun değil. Sana yokluğu öğretmişler. Senin kendine hakiki varlığı yeniden hatırlatman gerekiyor. Kabuğunu kırman ve yapmadığın şeyi yapman, biraz saçmalama hakkını kullanman ve yeniyi denemen gerekiyor. Senin sana ait deneyimlere ihtiyacın var. Senin biraz hata yapmaya, gereğinden çok uzattığın ıstırap döngüsünden sıyrılıp biraz gerçek acılar çekmeye ihtiyacın var. Sana yüklenmiş yanlış fikirleri ancak onlar silecek ve umulur ki bir gün seni de…
Bu büyük bir hayat, küçük meseleler için üzülüyorsun. Senin biraz kaybetmeye ihtiyacın var. Kaybetmemeyi umarak bir gözün arkada bir gözün önünde debelenmeye değil. Hakikatlice kaybetmeye… Umulur ki kaybın, sana yüklenmiş kaybetmeye dair yalan yanlış fikirleri silecek ve belki bir gün seni de…
İnsan tam olarak düşmeden, düşmenin ve acının aslında pek de sorun olmadığını ve yıldızların ne kadar güzel olduğunu göremiyor çokça zaman.
Düşmekten korkma – daha tam olarak düşmemişken – düşkün olmaktan kork.
Evin yok farz et, sevdiğin yok, hiçbir şeyin yok. Hatta sen de yoksun. Üzülecek neyin kaldı?
Sesten Nefesten Öte
Tüm unvanlardan öte kimsin?
Tenden, bedenden öte kim?
Zevkten, hevesten öte nesin?
Sesten, nefesten öte ne?
Bir söz isen kulağın nerede?
Bir göz isen görenin kim?
Bir can isen cananın nerede?
Canan sen isen sevenin kim?
Hayatlar boyu biriktir istersen kendini
Yüce bir yer inşa et kendine, bir saray
Yine de göremezsen saadeti
Yak elindekini ve savur küllerini..
Para yok, imkan yok, koşullar uygun değil, destek yok dersin. Aslında söylediğin şudur; hayata, kendime güvenmiyorum. Senin dışarıda engel olarak gördüğün her şey, aslında kökü içeride bir güvensizlikten ibaret. Sen hayata güvenmeyi unutmuşsun. Sen, bırakmanın ve teslim olmanın güzelliğini unutmuşsun. Sen, kendini – heveslerini, fikirlerini, geçmişini, beklentilerini bırakıp hayata tutunmayı unutmuşsun. Umulur ki, hayat sana hatırlatsın.
Engel olduğunu düşündüğün şeyi, de ki parayı bir enerji, bir dalga gibi düşün; yer değiştirir ama o dalganın üzerine herhangi bir şey mesela bir tahta bıraktığında, dalgalı suda bile tahtanın olduğu yerde durduğunu göreceksin. Senin hayata güvensizliğin durduğu yerde durduğu müddetçe para gelse de gitse de hiçbir şey yapamayacaksın. Çünkü sen oradasın ve kendini hep tutuyor olacaksın.
O yüzden risk al; küçük riskler, ufak ufak kendine cesur olmayı öğret. Saçmalama özgürlüğünü kullan.
Biçtiğin hoşuna gitmiyorsa onu yeniden ekme.
Şükür halini içinde büyüt, her şey için şükretmeye başla ve sürekli olarak şükret… Kıymet bil. Kıymetini bil…. Bir süre sonra dert dediğin tüm o meseleler için de şükretmeye başladığını göreceksin ve debelenmen bitecek…
Yeni Bir Düş Gör
Yeni bir yola çık
Yeni bir kitap yaz
Yeni bir resim yap
Yeni bir nefes al
Yeni sözler söyle, yeni kulaklara,
Yeni türküler yak, gönül bağında,
Yeni bir bakışın olsun, kimsede görülmemiş
Yeni bir şey fark et, hiç fark edilmemiş
Yeni oyunlar bul, yeni oyun arkadaşları
Yeni değerler keşfet, yeni hazineler
Yeni gözlerle takdir et, tüm keşiflerini
Yeni cevaplar ver, eskimiş sorulara
Yeni sorular sor, cevapları verilmemiş
Yeni bir aşka düş, dibi görülmemiş
Yine bir aşka düş
Düş – gör