Kabul aklımızın gücümüzün yetmediği bir sürü durumlar var yol haritamızda bilemeyiz zaten anlayamayabiliriz de koca bir dünya her anı sırlarla dolu kendi içinde öylesine güzel akıyor ki bizler şaşırıyoruz bu döngünün içinde illa bizim dediğimiz şekilde olacak olanlar. Kendimizle özleştirdiğimiz ve kendimizden ayrı gördüğümüz sürekli dışarı projekte ettiğimiz neler neler yansıyor benliklerimize ruhumuzun kıvranmasına sebep olacak. Hayatın içinde bizi engelleyen yetersizlik düşüncelerimiz ile birleşen korkularımız.
Hep bir yardım etme karşımızdakine faydalı olabilme hali sınırları aşıyor dengeyi kaçırıyorsa kendinden kaçıp başkasına kucak açıyorsak “ben olmadan hiçbir şey yapamaz dediğimiz “noktada yiyoruz gölü “ben olmadan yapamaz dediğimiz” aslında bize ait bir oluşum ya da insanlara talep dahi etmeden çözümler sunmak aslında altında yatan bizim yardıma ihtiyacımız olduğu durumu gösteriyor, başkası üzerinden bize mesajını sunmuş oluyor. Ne yazık ki böyle yerleşmiştir bilinçaltındaki hazine sandığına.
Bağımlılık halini almışsa daha da vahim bağımlılık sadece maddeye ait bir olgu değil biliyoruz ki duyguya yemeğe düşünceye de bağımlılık hali mevcut ancak sürekli birilerine yardım ediyor olmakta bir tür bağımlılık ve altında yetersizlik duygusunun özü var.
İnsanların hayatlarına dokunmak elbette ki çok önemli anlayabilmek duyarlı olabilmek çok kıymetli ancak dozajı aşmamayı bilmek gerekiyor haddimizin dışına çıkıyoruz bilmeden acısını sahiplenerek kendimize bir başka sınav kapısını davet ediyoruz.
Hayattaki her şey içinde dengeyi barındırıyor denge bozulduğunda sistemin gücüne yapısına ihanet, evrensel yasalarda farklı çalışıyor. Kendi yükünü sırtlanmadan başkalarının hamallığına soyunuyoruz önce kendimizi kurtarsak kendimizden nasıl olur cancağızım…
Kabulden başlasak mesela şurada iki satırda dahi farklı bir alana kapı açıyor bunun karşısında dahi direnç gösteriyoruz kabulsüzlük gösteriyoruz “hayır ben yapmıyorum evreni çalışıyor” yakıştırmıyoruz ya bir türlü kendimize başkalarının hayatlarında kahraman olmayı daha cazip görüyoruz. Kendi hayatlarımızda figüranlığına tutunup kahramanlığımızı unutup kabullenemediğimiz kendinden uzak olan herkes her durum önce midemizde kendini gösteriyor o yüzdendir reflü gastrit gibi minik minik dokunduruyor fark edip gerekeni yapamadığımızda büyüyerek olgunlaşıyor ne yazık ki…
İnsanoğlunun en hassas yapısı midedir. Geçmişle bağını dönüştüremeyen bir türlü vedalaşamayan insanın hazmedemediği alanı mideden seyir defterine yazılmaya başlar, yemek değil hazımsızlığı yaratan kabulsüzlüğün tüm enerji bedenini ele geçirmeye adım atıyor bil istedim.