Yardımseverliğin çok insani ve de çok güzel bir duygu olduğu gerçeğiyle başkalarına yardım edebilmeyi hedefimize koymadan önce, kendi içimizdeki evimizi düzene sokmamızın gerekli olduğunu kavramamız lazım. Başka insanlara yardımcı olabilmemizin birincil yolu, mutlaka önce kendimize yardım etmemizin gerekli olduğunun farkında olmalıyız.
İçimizde sürekli çatışma halinde olan alt kişiliklerimizi, inançlarımızı kendimizce oluşturmuş olduğumuz yapay değerleri ve fikirleri önce kendi içimizde uzlaştırarak kendimizi bir ve bütünde görmek için derin uykudan uyanmamız gerekir. Tabii ki bütün bunları fark ederken kendi denge noktamızı da keşfetmeliyiz, bunun içinde önce sorumluluk düzeyimizin sınırlarını mutlaka belirlemeye ihtiyacımız vardır.
Bazen aşırı özveriye dönüşen sorumluluk duygusu bizi zayıf düşürdüğü gibi bazen de hiçbir şey almadan bütün enerjimizi aynı yöne akıtırız. Bazı kişiler başkaları için, ana babaları için, arkadaşları için, çocukları, eşleri ve yanında çalışanları için normal görevlerinin çok üstünde bir sorumluluk üstlenebilirler.
Başkalarının ihtiyaçları öylesine kendi ihtiyaçlarının önündedir ki, sorumluluk aldıkları konuyla alakalı birçok zorlukları göğüsleyerek, adeta birincil görev olarak üstlenmişlerdir. Oysa hepimiz rahatlık içerisinde olmayı, kalabileceğimiz ve kalmak istediğimiz bölgemizi belirlemeyi, saygılı ve sınırlı sorumluluklar taşımak için burada bulunmaktayız. Ama öncelikle net bir çizgi çizebilmeliyiz, kendi denge noktamızı çok iyi tespit edebilmeliyiz.
Etrafımızdaki hassasiyetlerimize göre sorumsuzluk duyabileceğimiz kadar aşırı sorumluluk duygusunu taşımanın da son derece zararlı olduğunu bilince çıkartmalıyız. O zaman neyi, ne zaman dışa vuracağımızı da anlamış olacağız…