İnsanlar arası devinimde esas olan şey mutluluktur. Tüm çabalar, eylemler, faaliyetler, eşleşmeler, tanışmalar ve sürdürülebilir süreçlerin tamamı mutluluk adına yapılır. Bir çabanın sonucu kişiyi mutlu ediyorsa o çaba güzel bir çaba olarak nitelendirilir, mutsuz ediyorsa verilip veriştirilir birdenbire. Aynı durum tüm eylemlerde de geçerlidir. Yüklenen anlam, özneyi hangi sıfatla tamamlıyorsa sonuçta ona göre kendisini açığa çıkartıyor.
Basmakalıp bir cümle olacak belki fakat gerçeklerde her zaman basmakalıp ve düz cümlelerle daha kolay ifade edilir. Sebep sonuç ilişkisinde belirleyici olan şey sizin bu iki nokta arasındaki davranışlarınız ve o davranışların size geri dönüşü üzerindeki beklentilerinizdir. Beklentileriniz ne kadar büyükse ve sonuç ne kadar negatifse yaşadığınız travma ve acı o kadar büyük ve uzun süreli olur. Tam tersi bir durumda beklenti çok büyük seviyede ve sonuç pozitifse mutluluk o kadar büyük ve kısa olur. Evet mutluluklar genelde kısa olur çünkü o büyük hazda elde edilen duygu hemen ortadan kaybolur ve yeni bir arayışa geçilir.
İnsanın doğasında var olan bu garip silsile doğum ile ölüm arasında devam eder durur. Hedeflenen şey mutluluk, elde edilen şey ise acı olunca bundan nasiplenen benliklerde hastalıklı bir hale geliyor. Nedir peki bütün bu anlamlı mutluluk hikayelerinde gözden kaçırdığımız şey. Mutlu olmak istediğimiz halde neden acı çekiyoruz. Çünkü çokça anlam yüklüyoruz yaşayacaklarımıza ve yaşadıklarımıza. Kabullerimiz ise yerlerde, öncelikle kendimizi kabul etmeyle ilgili bir sorunumuz var ve sonrası da karşımızdaki kişileri. Mutluluğu insan temelli değil de hayvanlar, bitkiler ve doğa ile gidermeye çalışanlarımız bile günün sonunda mutluluk aradığı bu yolda karşılaştığı insanlara verdiği tepkiler ile yine acılarını pekiştiriyor. Yani anlayacağınız insanlardan kaçış yok ve mutluluğu da sürekli kılmak mümkün görünmüyor.
Mümkün görünmüyor dediğime bakıp hemen umutsuzluğa kapılmayın bir yolu var. Aslında çokça yolu vardır fakat bana göre mantıklı bir yolu var o da ANLAM YÜKLEMEMEK. Yaptığınız işe, başladığınız ilişkiye, ilişki içindeki kişinin davranışlarına ve karakterine, atacağınız adımların sonuçlarına ve aldığınız kararların finaldeki bitiş durumlarına anlam yüklemeden ilerlemeyi öğrenirseniz acı ve mutsuzluk kavramları ile daha az karşılaşmış olursunuz. Sürekli mutluluğu değil daha az acı ve mutsuzluğu deneyimleyerek kendinize mutlu anlar ve zamanlar çoğaltmış olursunuz.
Son olarak;
Kendi adımıza verdiğimiz mutluluk savaşında kaybettiğimiz her anın acısını çıkarttığımız çocuklarımızın daimi mutlulukları için; iyi ki diyebilecekleri seçimler yapmasına izin vermek gerekiyor. Çünkü bizim seçimlerimizle ulaştığımız sonuçlar net olarak ortada. Bu yüzden onlara kendi seçimlerini yapıp sorumluluklarını da almalarına izin vermeliyiz sadece.
Anlam yüklenmemiş eylemlerin içinde, sonucu her ne olursa olsun mutlu olmayı öğrenmeniz dileğiyle.