Genetik ve epigenetik yoluyla atadan geçen pek çok işe yarayan/yaramayan özelliği bünyemizde taşıyoruz yani doğuştan zenginiz aslında; tek yapmamız gereken onların arasından seçim ya da seçimler yapıp yol haritamızı çizmek.
Hani iyi insan, kötü insan deyip ayrıştırma yapıyoruz ya; bunu o seçimler şekillendiriyor diye düşünüyorum.
Bu bir anlamda iyi ya da kötü diye bir şeyin olmadığını sadece seçimlerin olduğunu göstermiyor mu, bünyemizde her türlüsünü barındırmıyor muyuz sizce?
Örneğin ben; iyi bir insan mıyım? Hem evet hem hayır. Peki ya, kötü bir insan mıyım? O da hem evet hem hayır; dışardan bana bakanın gördüğü neyse ben oyum.
Bir anlamda hepsiyim ve hiçbirisiyim; hem öyleyim hem öyle. Tanımladığınız sınırlara sıkıştırdığınız bir Adem evladıyım; o kadar.
Sadece ben değil herkes öyle; göreceliliğe göre işleyen, süregelen öyküler dizini var ortada, oradan payımızı alıp oynuyoruz bu hayat oyununu. Olan bu.
Evet sadece olan var. Yorumların, etiketlerin hepsi hikaye, göz boyama, kumdan kale; minik bir fırça hareketiyle, darbeyle silinebilir, başka renge büründürülebilir ya da yıkılabilir.
Ha bir de çoğumuz zenginliği maddi değerlere bağlı bir olgu zannedip paranın, malın mülkün peşinde koşmaktan asıl kayda değer taraflarımızı güdük bırakıyoruz; ortalama insanın yaptığı şey bu işte.
Örneğin zeka; zamanla çeşitlendirilip geliştirilmeye en açık yanımız ancak biz zihnin esaretinde olgunlaşan toplumsal bilincin etkisiyle büyüyoruz.
Akıllı olmayı bir halt zannediyoruz…burada akıldan kastedilen de zihin aslında ha, onu bile fark etmiyoruz.
Yine kendimden bir örnek vereyim; zeki bir insan olduğum söylenir ancak -herkesin anladığı anlamdaki- o akıl bende yok.
Akıllı, mantıklı bir adam olsam böyle deli işlere neden girişeyim ki; girerdim bir devlet dairesine, memur olurdum.
Olamadım…olamazdım da; bende öyle bir kumaş yok.
Ben akıl yerine sezgilerimi dinledim hep; her zaman da ‘zengin’ bir adam oldum.
Evet, şimdi yine konuya döneyim; her yanımızı gelenekler, görenekler, örf ve adetler kuşatmış, bizi cendereye almış. Çoğumuz bu yüzden özgür değiliz, zaten bu yüzden bir türlü birey olamıyoruz…
İnsan çocuğu doğduğu andan itibaren önceki kuşakların deneyimleri ile kendi önüne kendisini engel olarak koymayı öğrenir. Olayın genetikle ilgisi yoktur tamamen eğitmek ve itaat ettirmek ve dahil edip tebaa haline getirme süreçlerinin kırılganlığıyla olmayan kendisi oluyor. Bu yüzden hikayenin en başına dönmek gerekiyor ve yeniden inşa ederek insan çocuğuna kendi hakikatinin öğreti, inanç, düşünce, ideoloji, renk ve dillerden oluşmadığını idrak ettirmek gerek. Yoksa hayat hep cehennem hep travma ve acı…