Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Yetişkin tecrübesi mi yoksa çocuk bilgeliği mi?

Saf ışık olarak başladığımız hayat yolculuğu bizleri mevcut amaca, plana ulaştırmak için var elbet. Hayata başladığında bireyin sahip olduğu kendi içsel ışığı onu yolunda destekleyecektir. Özüne koşulsuz güvenmeyi öğrendiğinde ise doğru yoldan şaşmadan cesaret ve iyilikle kendi planına ve büyük plana hizmet ederek hayat yolculuğunu başarıyla tamamlamış olacaktır.

İnsanoğlu aydınlanma yolunda yeterli donanıma sahip olarak, Dünya’ya geliyorsa bu kadar yolunu kaybetmiş insan nerede hata yapıyor peki? Ruh, beden kozasında gelişimini tamamlarken ne oluyor da, nihai sonucun sonsuzluğa uçacak bir kelebek olduğunu unutuyor ve sadece kozasına hizmet eden kocaman bir ego uşağı haline geliyor? Toplum yozlaşmışlığın esiri olmadan yapılması gereken çocukların büyürken nelere maruz kaldığını gözlemlemek ve adımları bu doğrultuda atmaktır.  Unutmamalıyız ki, hiçbir küçük erkek suistimalde bulunacak birisi olarak doğmaz. Hiçbir küçük kız da, bir kurban adayı olarak doğmaz. Bu, öğretilmiş bir davranıştır. Bu olumsuzluklara katkıda bulunan tüm kalıplar ortadan kalkmalıdır. Yetişkinler tarafından yapılan en yerleşik hata çocuğa kendi deneyimlerini aşılamaktır. Her çocuk bir bilgedir. Ve yapılması gereken bu ruhların Dünya’ya yaptıkları ziyaret esnasında kendi deneyimlerini yaşamalarına izin vermektir. Eğer illa aşılanması gereken bir durum varsa o da, sadece koşulsuz sevgi olmalıdır. Hayat öğrenilmez, çünkü herkesin yaşam macerası kendine özeldir. Eğer bizler çocuklara ne kadar değerli olduklarını ve sevgiyi hak ettiklerini gösterebilseydik, yeteneklerini ve hünerlerini destekleseydik ve en önemlisi onlara olumlu deneyimler yaratacak şekilde düşünmeyi öğretebilseydik, toplumu bir nebze olsun iyileştirebilirdik.

Pek çok çocuk her şey için anne babalarına sorması gereken şekilde yetiştirilir. Kendi başına karar verme yetkisi yoktur. Bir diğer kısım ise mükemmellik yükü altında büyür, hata yapmalarına izin verilmez. Bu deneyimlerin tümü ne yazık ki gelecekte huzursuz, kararsız yetişkinler yaratacaktır. Toplumların bir başka kanayan yarası ise çocuklara küçük yaşta algılayamadıkları ve ancak onları korku ile yoğurmaya odaklı din faktörüdür. Bilinçsizce sarfedilen Allah çarpar, Allah taş yapar gibi cümleler de çocukların saf ruhlarında derin yaralar açmaktadır ve salt sevgiden ibaret yaradanı bir korku unsuru olarak göstermektedir. Çocuk elbet cezalandırıcı bu korku unsurunun hışmına uğramamak için ezbere dini vecibeleri yerine getirip köşesine çekilecektir. Bu zaman zarfında hissetmeyi ve güvenmeyi unutan çocuk ışığını kaybedecek ve yanlış yollara sapacaktır.

Mevcut okul sistemlerinin de ne yazık ki çocuklarımıza gerçek anlamda yardımcı olduğu söylenemez. Okullarımız fazlasıyla rekabetçi ve her çocuğun tamamen itaat etmesi beklentisinde. Sınav sistemi de bütünüyle çocuklarımıza ne yaparlarsa yapsınlar hep yetersiz olacakları duygusunu aşılıyor. Dolayısı ile yaratıcı ruhlarını bastıran ve değersiz hissettiren bu kadar etken varken psikolojisi bozuk veya suçlu bireyler yetişmesinden bizler sorumluyuz da denebilir.

Çocuğumuz gelecekte başarılı bir birey olabilir. Katil olmadı, hırsız olmadı diye sevinmek yerine onun mutlu olması daha önemli diyorsak sanırım bazı tabuları yıkıp, hükmedici, sorgulayıcı, zorlayıcı ve devamlı cezalandırıcı olmak yerine bazen onların yerine kendimizi koyup beraber şımaran, beraber üreten(mükemmel olmak zorunda değil özgün olması yeterli) ebeveynler, öğretmenler olmalıyız. Elbette sınırlar olacak ama biraz daha geniş olabilir, bu sınırların çevresi dikenli tellerle veya kırıcı sözlerle değil; yumuşak sevgi bulutlarınızla da çevrelenebilir. Hadi biraz değişelim, çocuklarımız bize benzeyeceğine biz biraz onlara benzeyelim. Onlar öz’den kısa zaman önce geldiler, bu nedenle bizlerden açık ara daha bilgeler. Tecrübelerimizin sadece dünyevi tecrübelerden ibaret olduğunu kabul edip çocuklarımızın saf doğasını bozmadan, zarar vermeden büyümelerini sağlayarak geleceği daha sağlıklı ve pırıl pırıl ruhlara emanet edebiliriz.

Exit mobile version