Geçmiş ve gelecek yoksa -ki yok- o zaman gidilecek böyle yerler de yok demektir. Ben öyle anlıyorum. Sadece olduğum yerde kalabilirim ve kafamı kullanırsam bunun tadını istediğim kadar çıkarabilirim. Zihni sürekli an’da tutup odaklanmakla zamanı genişletmek mümkündür. Zamanı genelde sıkılınca fark ederim yani istemediğim bir şeyi yaparken ya da keyif almadığım bir ortamdayken zaman uzuyor hatta geçmek bilmiyor. Bu demek ki zamanı uzatmak aslında elimde. Peki, ben sıkılmadan zamanı genişletmeyi nasıl becerebilirim? İşte cevaplanması gereken soru budur. Aksini düşündüğümde, keyifli, neşeli veya haz aldığım ortamda sevdiğim kişilerle eğlenirken zaman hızla akıp geçiyor ve ben bunu kontrol etmezsem elimden kayıp gidiyor.
Zaman iki hareket arasındaki ölçüm süresi diye bilinir. Hareket hızlandıkça zaman da hız alıyor yani işin aslı hiçbir şey yapmadığımda zaman uzuyor. Hatırlamam gereken an içinde zamanın olmadığıdır. Zaman zamlı anlar birikimidir, ardı ardına sıralanışıdır. Ben zamanı lineer olarak düşünüp yaşarsam dün ve yarını bugünün içine sıkıştırırım. Aslolan sadece an’ın varlığıdır. Şimdi ve şu an vardır gerisi sadece zihinde yer alan ilüzyonlardır. Dün yok yarın yok her biri zihnin oyunu, zamanın yansımasıdır. Hâlbuki zaman içinde zamansızlık hali anı daim kılma durumudur. Sürekli an içinde olmak demektir. An’ı daim diye bahsedilen budur.
Zamanı genişletmek ya da uzatmak eski tabirle bast-ı zaman, uzun bir mesafeyi kısa bir sürede kat etmek ya da epeyce vakit alan işleri yapıp çok kısa bir süre geçtiğini deneyimlemektir. Çabuk yol almak kişinin hızlanması ya da mesafenin kısalmasıyla olabilir. 10 kilometre olan bir mesafeyi benim 1 dakikada kat etmem için saatte 600 km hızla koşmam lazım veya o mesafenin kısalması, alanın daralması ya da benim koskocaman adımlar atmam söz konusudur. İkinci kısmı aklın alması zordur, işine gelmez…
Aynı şekilde bast-ı zaman kimi defa birçok şeyi normalden çok daha kısa bir süre içinde yapabilmeyi de çağrıştırır. Yani normal şartlar altında yaptıklarınızı aniden çok daha kısa bir süre içinde yapmanız zamanı genişlettiğiniz veya zamanın bereketlendiği anlamına gelebilir. Zamanın genişlemesi günlerin hatta saat ve dakikaların uzaması da olabilir. Bu şekilde benim bir günümle senin bir günün aynı olmayacaktır. Tabii ki bahsi edilen ölçülen zaman değildir hissedilen zamandır ve yapılan şeylerin kıyaslanmasıyla daha anlamlı bir hal alabilir.
Zaman içine girmek ve zamanda hareket etmek nasıl olur diye düşünürken sorgulamam farklı bir yola girdi. Zaman zihindeyse, beden ışık hızına ulaşıldığında zihne tam olarak ne olur? Zaman ışık hızında durur mu? Yoksa duran zihin midir? Belki de her ikisidir. Işık hızından daha süratli giden bir şey varsa o ne olabilir diye aklımdan geçirdiğimde düşünceler dedim kendime. Düşüncelerin sürati ışık hızından daha hızlıdır. Ya da öyle olmalı. O zaman zihin durduğunda düşünceler de duracaktır, durmalıdır. Düşüncelerin hızı ışık hızından öteyse ve zihin duruyorsa o vakit düşünen nedir? Bilinç midir? Bilinç düşünür mü? Işık hızının ötesinde Saf Bilinç mi var? Mutlak Varlık mı? Var Oluşun kendisi mi? Basit anlamda bilinç “Varlığın enerji halidir”, beden de madde halidir desem bu soruların her biri düşünmeye değer.
Ölmeden önce tüm hayatının gözlerinin önünden geçtiğini söyleyen insanlara denk gelmişizdir. Ya da hayat bir göz açıp kapayana kadar çabuk geçti diyenlere… Hepsi aslında an içinde oluyor ve bitiyor. Bunu deneyimleyen kişi veya kişiler sabit duruyor belki de belli bir noktaya devamlı olarak bakıyor ve tüm yaşamını kısa bir süre içinde en baştan sonuna kadar gözden geçirebiliyor. Görülen uzun film kısa bir süre içinde zihinden geçerek filmi kurgulayan kişiye projekte ediliyor. Hepsi zihin içinde bir yolculukla gerçekleşiyor.
Zaman zihindedir bu yüzden zamanda yolculuk aslen zihinde yolculuktur. Geçmişi düşündüğümde olan olmuştur. Olması gereken dışında başka bir şey olamazdı ve olmadı da. Geleceğe baktığımda olmadıysa henüz olacaktır nasılsa. Yani bütün bunlar ne anlama geliyor?
Bir yumurta kırıldıktan sonra o artık yeni formundadır. Kırılmış bir yumurtadır. Ben yaş aldıktan sonra artık yeni yaşlı halimde olurum. O zaman belli bir araca binip geçmişe gitmem söz konusu olabilir mi? Olan bir şeyi olmamış gibi yeni baştan oldurmak mümkün mü? Sanmıyorum. Bunun aklın almasıyla veya vizyon sahibi olmakla ilgili olduğunu hiç düşünmüyorum. Yine de yapılacak bir şey daha var. Eski bir olaya, yaşanmış bir travmaya zihin yoluyla ulaşıp olan hakkında düşünce, hissiyat veya algımızı değiştirmek mümkündür. Olanın üzerimizdeki etkisini farklı bir şekle dönüştürmek elbette yapılabilir.
Aynı şekilde zaman aracıyla geleceğe yolculuk olabilse, ben bundan 30 sene sonra öleceksem ve aracı 35 sene öteye gidecek şekilde ayarlarsam zaten ölmüş olan benden sonra nasıl yeni bir ben var olacaktır? Bu yüzden zaman aracı ve zaman içinde fiziksel olarak bir yolculuk yapılması anlamsız geliyor bana. Düşünmeye değer bulmuyorum zamanda fiziksel bir yolculuk konusunu…
Günü gelecek ve ben kafamdan geçen eski yaşanmışlıkları duvarda bir ekrana projekte edip bir başkasına hologram görüntüler olarak gösterebileceğim. Aklım bunu alıyor. Hatta ileriye dönük hayallerimi de görsel olarak ortaya koyabileceğim. Buna da inanıyorum. Hepsi bu kadarla sınırlı olacak diye düşünüyorum.
İşte bu yüzden carpe diem önem kazanıyor. An içinde kalmak an’ı yaşamak sadece elimizde var olandır. Onun dışında geçmişe veya geleceğe gitmek düşünceden öte bir hal değildir. Hayatı ya düşünde yaşarsın ya da düşündüğünü kendine yaşatırsın. Tercih bu. Biliyorum ki zaman algısına hükmedemediğimde maalesef zaman bana hükmedecektir. O yüzden zihnimi sürekli idare ederek, an içinde kalmayı becererek günlerimi uzatıyorum. Tavsiye ederim deneyin. Ömrünüz uzayacaktır.