Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Zümrüt’ü Anka

Ben bugün özgür olmayı seçtim, Tüm zamanlarda ve boyutlarda değil şimdi özgür olmayı seçtim. Görünmeyen bağlarla beni an be an kendine bağlayarak bana engel olmaya çalışan her modeli şimdi fark ettim. Şık ve sevimli görünen, baktıkça merak uyandıran ve deneyim diye karşıma çıkan her bir modelin görünmezlik ilacı içmiş yel değirmenleri olduğunu anladım.

Rüzgâr estikçe kendi etrafında dönen yel değirmenlerinin her bir kanadında döndükçe dönen aslında benmişim, fark ettim. Kolay gelmiş meğerse beni kandırmaya çalışmak, oysaki her rüzgâr estiğinde duyduğum ses, içimdeki sessiz çığlık iken ben değirmencinin sesine odaklanmışım. Ve anladım ki, değirmenci de benim, değirmen de, sesiz çığlığın kendisi de.

Ben bugün özgür olmayı seçtim. Bedenlenmiş ruh olarak yeryüzüne ayak bastığımdaki ilk seslenişim yalnızlığa dairdi. Oysaki kalbimden kalbe giden yolda sevgi bağı ile bağlı iken nasıl yalnız olunur. Yolun başlangıcında dahi elimizi tutan senken biz unutuverdik, içine dalıverdiğimiz yaşam sahnesinde odağımızdan uzaklaşarak. Şimdi fark ettim, odaktan uzaklaşmak ne mümkün, Sevgi bağları ile bağlıyız her bir anımıza, fark etsek de edemesek de tek bağdır bizi yolumuza yönlendiren. Anladım ki, odağın kendisi de benim, odaktan uzaklaştıran da, sevgi bağı da benim, sevginin kendisi de.

Zümrüt-ü Anka Kuşu

Ben bugün özgür olmayı seçtim. Sevgi havuzunda yüzerken, havuza eklenen tüm eklentilere kızdım belki, kırıldım, yüzerken koluma takılanları anladım belki, belki de yardım isteklerini duymadım, duymazdan geldim…. Aynı dili konuşamadığımızı fark ettim. Cevapsız kaldı her adım, her kulaçta fark ettim. Biraz derinden yüzdüm, eklentiler yüzeyde kaldı, biraz yukarıdan ilerledim eklentiler dibe indi…. Ne çare aynı havuzda köşe kapmaca…. Fark ettim ki, kaçmak ya da uzaklaşmak değildi atılması gereken adım. Ne çok zorlandım kabule geçmek ve onların varlığını da kabul ederek titreşimlerinden sıyrılmak için… Şimdi fark ettim. Var olanı varlığımı kabul ederek ilerlemeyi seçtim. Ne güzel ki, anladığımı hisseden sevgili öğretenlerimle yollarda, anladım ki aslında, yüzerek ilerleyen ben, engeller yaratan da, eklenti oluşturan da içimdeki korkularmış. Biliyorum ki, korku ve sevgi el ele olmaz, bıraktım elini korku gitti ve sevgi özgür kaldı….

Ben bugün özgür olmayı seçtim. Yer ile gök arasında köprü olan fiziksel bedenimde, sıkışmış tüm düşünceleri serbest bıraktım, duygulara kanat taktım. Kaf dağını aşıp masal diyarında Zümrüt’ü Anka ile buluştum. İçim yandı, kor oldu, kül oldu, Uçtu uçtu Nirvana ya kondu. Şimdi anladım yanmadan uçamazmışım. Bu yol, bendeki ruhun özgürlük yolu.

Anladım ki, İçinde dört mevsimi yaşarken özgür olabilmek, Kar yağarken çiçek açabilmek, dökülen yapraklarla tomurcuk verebilmek, yağan yağmurla rahmet, hatırlayabilmek, özgür olmak için sorumluluk alabilmektir.

Anladım ki, içimizde var olan her kavga bize aittir, bizi üzen, zarar veren, düşündüğümüz her ruh, bizden yansıyan ve bize ait korkulardır. Bir kez görüp fark ettiğimizde karşımızdakine vereceğimiz her sevgi damlası ise sadece bizedir.

Anladım ki, yürek zorlansa da sevgi bağışlamaya bir damla ile başlamak okyanusa kapı açar.

Anladım ki, ben bir damla da olsam aslında yüreğim bir okyanus, kendim ise Nirvana da bir nokta.

Olabilmek niyetimle, sevgimi bağışlıyorum benden, bütüne, yansılarıma. Bu andan başlayarak tüm zamanlara ve boyutlara doğru akan bir ışıkla.

Exit mobile version