İlişkilerimizde geleceğe dönük vizyon ya da idealize ettiğimiz ne varsa onun peşinden koşmak ve uğruna yaptığımız hiç birşeyi gereksiz ve fazla görmeyip hissettiğimiz gibi bir karşılık alamadığımız zaman hayatımızda ruhsal bir tatminsizlik yaşarız. Aşkın karşılığını alamaz önümüzü göremez özlem içinde içsel huzursuzlıkla nedenini anlamadan yaşar dururuz. Yarı yolda bırakılmış gibi…
Aşkta ve ilişkilerde bağlığı ruhanidir ama bu ruhani bağlılık karşı taraftan nasıl geri bildirim alırsa alsın kişiyi tatmin etmez. Çünkü ideal olan ütopik aslında ‘olmayan’dir. Bu durum dünyada hiç kötülük olmaması beklemek gibidir ama hayatın gerçekliği farklıdır.
Ruhani aşk kalpte ruhta yaşanıp dünyevi hayatta ilişkiler boyutunda gerçekliği olmayandır. Ruhani aşk doğası gereği ‘madum’ olandır yani aslında cismani bir görünürde ‘olmayan’dır. İbn Arabi aşk’ı böyle anlatır. Ruhani aşk doğası gereği nefsaniyet kabul etmeyeceği için bizim içimizde var ettiğimiz ama dünyevi hayatımızda dengi olmayandır. Ruh öz’dür saftır kendi içinde bu saflığın bozulmasına izin vermez. Hırs, inat, ego, kaypaklık, sözünde durmama, korkaklık, şiddet gibi alt nefsani benliğin olduğu yerde aşk durmaz çünkü ruh bu özellikleri kendine yakıştırmaz ve geriye iter. Bu yüzden ruhani aşkın dünyevi olarak dengi bulunamamasından dolayı (nefsi olmayan yoktur) bizi Allah’a yakınlaştırır ve Allah’a götürür. Aşk’ın yaratıcısı Allahtır elbette ki sahibine meyleder ve sahibine kavuşma arzusuyla yanar adı üstünde aşk ateşi. Bu arzunun temeli ‘bütünleşmek’ ya da ‘bir’ olma duygumuz ve isteğimizdir. Bu yüzden İbn Arabi ‘beşeri sevin doğal sevin’ der. Olanı olduğu gibi görmek ve anlamak gerçekliğin gereğidir. Üzerine olmayan iyi niyeti eklemek, konduramamak sonradan hayal kırıklığı yaşamamıza salık verir.
Hiç bir ilaç, öğreti, spor bu duyguyu iyileştirmez ya da tatmin etmez. Sadece belki sanata yönelmek bu duyguları sağaltmamıza yardım eder. Aşk’a dair ne varsa anlamak manevi konulara yönelmek belki biraz içimizi rahatlatır aşkın özüne inmeye cesaret edersek hakikatini anlarız.
Bu aşkın tam olarak bir eşi olmadığı için içimizde bitmeyen boşluk bir eziklik bir yalnızlık olarak hissederiz. Venüs- Neptün ve Ay-Neptün açıları hayalimizdeki idealler üzerine bize hayatı yaşattığı için bu hayalin gerçek olup olmacağını analiz edemeyerek sadece yaşar ister ve bekleriz. Venüs’ün diğer vechelerinde gerçekleri görmezlikten kaynaklı para kayıpları, özdeğersizlik, güvensizlik, kendini sevmeme gibi duyguları da yaşanan hayal kırıklıklarından dolayı hayatımızda aktif eder.
Venüs-Neptün karesi Yay ve Balık Burçlarında aktif idealize edilen aşkı (Neptün-Balık) dünyevi hayata indirir ve yaşarken gerçekliğini kontrol edip (Venüs-Yay) ilahi olan tarafımızla dünyevi olan tarafımızı dengeye getiremezsek hayal kırıklıklarına çok açık olduğumuzu anlatıyor.