değişim…
Değişmek istiyoruz ve bazen bununla beraber tüm hayatımızı da yenilemek istiyoruz. Hayatımıza birilerini ya da bir şeyleri almaya çalışıyoruz değişimin bize vereceği tazeliğe ihtiyaç duyduğumuz için ama hayatımıza aldıklarımızın da hayatlarının değişeceğini düşünmüyor orada sadece kendi eksiklik ve fazlamıza odaklanıyor ve bedel ödemeden değişim olsun, kolayca ve en güzelinden hemencecik diyoruz.
Birileri elbet önce kendisi, sonra sizin için yapıyor ve biz oluşturmayı istiyor ve ilk adımı atıyorsa lütfen siz sadece kendinizde kalmayın sizden geçip biz olma yolunda çabaya girin.
Mükafatı istiyorsanız bedeline razı gelin.
Bunu değişim üzerine minik bir hikaye ile tamamlıyorum.
Psikanalizin duayeni Freud’un psikanaliz için gelen bir hastası ile hikayesi.
Bir gün bir kaplan gelir ve divana uzanır ve derki – “ben kaplan olmaktan sıkıldım değişmek ve tavşan olmak istiyorum.”
Freud der ki ” Seni tavşan yaparım ama önce havuç ile aranı düzeltmen lazım” naçizane
ve farkındalık…
Ne kadar akıllı ne kadar güçlü ya da ne kadar her şeyin üstesinden geleceğine inandığın biri olursan ol, çelişkilerine rağmen tüm o parçalarını bir arada tutmak zorundasın.
Tüm güzelliklerinle birsin. Öfkeni de, kibirlini de, kıskançlığın da egonu da belki sevmediğin o arada gördüğün duyarsızlığını, vurdum duymazlığını hatta nankörlüğünü de sevmelisin.
Onları yok sayamaz, onları gizleyemez, onlardan kaçamaz onları dışlayamazsın,
Çünkü sana ait olan her ne varsa dışladığın seni izleyen atlılar gibi peşinde koşturmaya yeminliler.
İşte asıl erdem ve bilgelik tam olarak burada başlar.
İyi olmaya ya da bulduğun iyiliklerle iyi kalmaya çalıştıkça, ıstırabına rağmen o çelişkili hallerin beşerlikten insana giden yolculukta araçlar olduğunu ve araçsız gidemeyeceğini bilmektir erdem.
Mükemmel olmayacağını tüm parçalarınla zaten mükemmel olana ait olduğunu bilmektir bilgelik.
Ve asıl olayın onları görüp kabul edip, dönüştürmeyi başarmak ve barışmak olduğunu bilmektir erdem.
Bilmekte yetmiyor hal etmektir, her nefeste can olmaktır erdem.