Sonsuz bir empati mümkün mü?

Empati, insanları birbirine bağlayan en güçlü duygusal köprülerden biridir. Bir başkasının acısını hissetmek, sevinciyle coşmak, endişesini paylaşmak insanları birbirine yaklaştırır ve samimi ilişkilerin temelini oluşturur. Peki bu köprünün uzunluğunu ve dayanıklılığını nasıl belirleriz? Empati sınırsız mı olmalı? Yoksa empatiyi de bir sınır içine almak, bir çerçeveye oturtmak gerekiyor mu? Ancak burada unutmamamız gereken bir nokta var: Her duygusal köprünün de tıpkı fiziksel köprüler gibi taşıyabileceği bir yük kapasitesi.

Sonsuz bir empati mümkün mü

Kendi hayatımdan bir örnekle konuyu somutlaştırmak istiyorum.

Yakın bir arkadaşımın oldukça zor geçen bir ayrılık süreci vardı. Haftalarca, hatta aylarca bu süreci onunla birlikte yaşadım. Her gün onunla uzun uzun konuşuyor, acısını hafifletmeye ve ona destek olmaya çalışıyordum. Başlarda bu durumu doğal karşıladım çünkü onun bu zor dönemde desteğe ihtiyaç duyduğunu biliyordum. Ancak zaman geçtikçe kendi ruhsal sağlığımın bundan etkilenmeye başladığını fark ettim. Kendi hayatımda yaşadığım küçük mutluluklarımı ve sorunlarımı geri plana atmış ve tamamen arkadaşımın duygusal ihtiyaçlarına odaklanmıştım. Biraz geriye çekildim ve uzaktan da olsa kendime baktım. Çünkü bir noktada kendimi kaybettiğimi hissettim; benim de duygusal olarak bir sınıra ihtiyacım vardı. Başlangıçta her şey onun için bir destek mekanizması gibiydi; ama zamanla bu durum beni yormaya başladı. Kendi duygusal enerjimin tükendiğini hissediyor ve kendi sorunlarımla ilgilenemediğimi fark ediyordum. İşte o zaman empati sınırımı çizmem gerektiğini anlamıştım. Yaşamış olduğum bu deneyim bana empati konusunda önemli bir ders verdi: Empati her ne kadar kıymetli bir duygu olsa da, onu dengeli bir şekilde kullanmak şarttı.

Öyle ki empatinin sınırlarını çizmek sadece kendi sağlığımız için değil, karşımızdaki kişinin de kendi duygusal sorumluluğunu üstlenebilmesi içinde gereklidir. Eğer sürekli olarak başkalarının duygusal yükünü taşımaya çalışırsak, onların kendi sorunlarıyla yüzleşmelerini ve çözüm üretmelerini engelleyebiliriz.

Yaptıklarımı düşünürken aklıma büyük bir uçurumun kenarında duran insanlar geldi. Karşı tarafa geçmek için kullanabileceğimiz bir köprü var ama bu köprünün iki tarafı da eşit şekilde güçlü olmalı. Eğer bir tarafı diğerinden daha fazla zorlanırsa ne olur? İşte empati de böyledir. İki taraf arasında sağlıklı bir denge kurmazsak, köprü yıkılabilir ve hem kendimizi hem de karşımızdakini duygusal bir boşluğa sürükleyebiliriz. Her iki tarafında duygusal yükünü dengelemeden, sürekli olarak karşı tarafın ihtiyaçlarını önceliklendirmek, zamanla bir tarafın tamamen tükenmesine neden olabilir. Bu da ilişkilerde bir dengesizlik yaratır ve hatta ilişkiyi sürdürülemez hale getirebilir.

Peki empati sınırlarını nasıl çizebiliriz?

Burada devreye kendini tanıma, duygusal sınırlarını bilme ve bu sınırları açıkça ifade etme becerisi girer. Bazen “Hayır” demek, “Ben de yorgunum” diyebilmek ya da duygusal olarak kendimizi geri çekmek hem kendimize hem de karşımızdakine duyduğumuz saygının bir göstergesidir.

Empatinin sınırsız olması gerektiği inancı ne kadar iyi niyetli olursa olsun, bizi duygusal olarak tüketebilir ve ilişkilerde sağlıksız bir bağımlılığa yol açabilir. Böyle bir durumla karşılaşmamak ve kendimizi korumak için empatiyi bilinçli bir şekilde yönlendirmeli, başkalarının acısını paylaşırken de kendi sınırlarımız olduğunu da unutmamalıyız. Çünkü kendimize yetemediğimizde başkalarına da faydamız dokunmaz.

Unutmayınız ki, tükenen bir kalpten taşan hiçbir şey gerçek bir iyilik sunamaz.

 

Sevgiyle…

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

1 Yorum

  1. Murat Tali

    İnsan çocuğuna biraz alan açtıktan sonra o alanı kapatmak çok mümkün görünmüyor. O yüzden en baştan empati, sempati, hiyerarşi, benlik duygusu, alma verme dengesi, etkin dinleme ve dinletme gibi kavramları sağlam oturtmak gerekiyor. Böyle davranınca soğuk görünme ihtimalin oluyor ama duygusal zarar ve fiziksel yorgunluk yaşamadan yolculuğuna keyifle devam ediyorsun. Çünkü bazı insan çocukları inatla ve ısrarla aynı acı deneyimleri farklı insanlarda denemeye yemin etmiş gibi bir yaşam sürüyor ve her yıkım sonrasında gelip ağlayacağı bir duvar arıyor. Duvar olmamayı da öğrenmek lazım gerek… Kalemine sağlık Şura…

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir