Hep sessizlik üzerine konuştuk ve yazdık… Ya da zihinden kurtulmak dedik…
Oysa ki dinlemeye geçtiğimizde dinlemenin; dönüşüme büyük bir etkisi olduğunu belki de şimdi anlayacağız…Zihin ise bizi bugüne getirip kurtulacağımız bir şey değildi…
Mesela Echart Tolle’ün bir kitabında bir hikaye şöyle der;
Bir akşam üstü bir komşum gelerek bir sorununu anlatarak, yardım ister…
Echart Tolle ise hiçbir şey söylemeden sadece o hanımı dinler… Ona bir çözüm ya da yol göstermez…
Ertesi gün ise o hanımı sorunu olan kişi ile çok mutlu bir halde bir kafede otururken görünce; dinlemenin ne kadar önemli olduğunu bizlere söyler…
Oysa ki bizler bir sorun olduğunda konuştuğumuzda; o tohum sözlerle yeniden olumsuzsa olumsuz çoğaltmaz mıyız?
Tabi ki olumlu ve güzel sözlerde olumlu tohumlar ekiyor… “Her söz bir tohumdur” sözünü hepimiz biliriz…
Hangi kalp, hangi kalbe nasıl dokunur?
Akıl bildiğini zannederken, kalp kalbe uzak sandığımız yerden de dokunur…
Bizler bir şeyleri hep fiziksel bir eylemle değiştirebileceğimizi zannederken bazı anlarda; o saf bilinç birbirini tamamlayarak bilmediğimiz bir değişim dönüşüm yaratabilir… Yargısız, yorumsuz, benliksiz, kimliksiz…
Dünya; dünya hakkında yargılar yapanlarla dolu…
“Aklın hiç bilmediği kalbin kendi aklı vardır”… (Anonim)
Sen gerçeğe bütünsel baktığında, yol sana rehberlik ederek kalbi akılla götürecektir…
Gerçek simyacı…
Gerçek gök kuşağını görmek ya da olmak istiyorsan, yağmura katlanmalısın…
Yağmur yağar ve geçer, gök kuşağı ise yağmurdan sonra çıkar…
Bütünün şarkısını söyle…
Her insan kendisine ait notayla bütünün şarkısında; hayatla var olacaktır…
Bir şeyden kurtulmak için değil, gerçeğin kalbinde var olmak için…
Sahne herkesle birlikte var olacak…
Bu yanlış bu doğru değil dersek; bütünlüğü kaçırmış oluruz… Bütündeki her nota kendi frekansında titreşiyor…
Elma tohumundan şeftali çıkabilir mi?
Gerçi yapay zeka ve bilim belki bunu da yapmıştır…
Tıpkı öğrendiklerini ya da bildiklerini hayata geçirmek gibi… Tüm bunları hayata geçirmedikten sonra, kendinden özgürleşmeyi bırakamadıkça; bilgi ve sen ne anlatsan da hücrelere geçmeyecektir…
Bilgi başka, bildiğini uygulamak başka, uyguladığını yansıtmak başka…
Bilgiyi uygulamadıysan, hayata geçirmediysen ya da o enerjiyi hissettirmediysen? İstersen kütüphane ya da kütüphanenin baş yapıtı ol…
Konuşuyorsun ve konuşmalarla uyguladıkların birbirini tamamlayamıyorsa… Yaşam; yaşam okulunda yaşayarak öğretiyor; öğrenmek isteyene…
Kimse birbirinden daha üstün ya da daha değerli değil… Yaratılan her şey çok değerli ve biricik… Çöp toplayan da herhangi bir makamda oturan da eşit ve aynı…
Eksiklik bilinci içinde olan ise bu boşluğu tamamlamak için sürekli onay ve sevgi bekler… Ya da talepkardır… Makam ve mevkiler insanoğlu bilinci ile oluşmuştur…
Er meydanında alınmadan, kırılmadan, karşı sandığında kusur bulmadan dengede kalmak kolay değildir…
Şimdi bu okuduklarından sonra; bu yazanın bilinci ve yaşadıkları diyerek ufacık bir yargı, ikilik oluşturup bunu da öz (iç sesi öz) sanıyorsan rüya içinde rüya da olabilir mi?
Hakkın hakkını Hak’ka vermek…
Hiçbir şeyi farklılaştırmamak; her şeyin gerçek özünü anlamak…
Beklentilerin bittiğinde özgür, özgür olduğunda ise; özgürlüğünle olgunlaşacak…
Bildiklerin değil, bilmediklerin de yeni de yer alacak…
Sonsuz sevgi ile…