Gölgelerin savaşında kazanan yoktur…
Ölüm gölgendir. Savaşan da odur. Hayatta kalmak için itici güç de olabilir, kalıcı hasar da bırakabilir.
Kalıcı hasar korkusudur.
Bu öyle bir dönem, ancak ne anlatırsak anlatalım herkes algısını yaşar..
Sırlar küplere, küpler Satrün’ün halkasında asılı..
Ölüm de arkandan gelen bir uyanış.
Ve bir gün hesaplaşma vaktinde oğullar ve kızları sürgünden dönecek enerjiyi tekrar yaratıma sokacaktır.
Ancak ;
Ölüm seni bedende yakalarsa işin zor.
O yüzden bil ki;
Biz beden değiliz. Bedenleneniz. Tek gerçek bu.
İki şekilde bedenlenme vardır. Ya ölümlü cinsiyet bedeni, ya da ölümsüzü sezmiş enerji bedeni.
Yataydan- bedeninden genişleme olmaz. O sadece yansımadır.
Kimiz biz?
Dişil enerjinin, eriliyle görünüşe çıkmış halleriyiz.
Dişilin dikeyinden, erilin yatayındaki, beden formlarıyla kendinden, kendine tecelli edenin sırrıyız.
Ve de öyledir..
Ne ince bir ayrıntıdır, beden değil bedenlenen olduğunun farkında olmak. Sanırım herkes bedenlenmiş ve bedene bürünmüş olmasına değil, bedenin zihniyle dansına yenik düşerek, apansızca kaybolmaya ve gölgelerde yitmeye gelmiş gibi bir hayat yaşıyor. Uyanabilmek mümkün, ama uyanmaya istek duymak gerek. Gölgeleri gerçek sananlar için ise ışığı oraya tutmak, gerçekliği göstereceği için kaotik ve travmatik bir hal ortaya çıkartır. Hazır olmayana görünneyen hakikatin tecellisi ölüm olmamalı.