Ufak bir kız çocuğuyum ben, aradığım sadece sevgi. Bana sevgi ver. Sar beni, kolla, koru. Sen beni kadın olarak görürsün ama benim içimdeki kız çocuğu sadece bunları talep eder, birinden birini bulamazsa küser, yaralanır… Sen de şaşırırsın ne yapacağını… Beni sevdiğini her hissedişimde ufacık kız çocuğu olurum. Coşarım, severim ben de seni coşkuyla, acılarımı unutur, sana sarılırım. Beni koruman beni güvende tutar. Çünkü ben babamı ararım aslında. En güvende hissettiğim onun kucağıdır. O, beni saran ilk erkektir. Bu ayrımı yapamaz çocuk yanım. Tüm erkekler babam olsun isterim.
Bir arının bal yapması için çiçekten çiçeğe konması gibi, ben de sevgimi ararım daldan dala.. Bazı dallar hemen kırılır, bana uygun değildir bilirim ama ben kendi sevgimle onu onaracağımı sanırım. Beni, kırılıp aşağı atsa da dallar hemen kalkar, yüzüme bir gülücük, yüreğime bir umut koyar ve başka dal ararım. Sevgiye aç yanım fark edemez ızdırabının dal ile dinmeyeceğini.
Ufak kız düşer, kalkar, kah kırılan dal, kah ona uymayan diken dolu dallar ile sevgiyi bulacağını düşünür… Gülün de dikeni vardır ama mis gibi kokar, der… Öyle öğretildi; “gülü seven dikenine katlanır”.. Aradığı sadece sevgi, bu kadar acıtması normal mi? Hadi diyorum korkma düşmekten, kanamaktan!!! Sen koca bir kadınsın, sevgiyi aramaya devam et. Düşersin, kırılırsın, incinirsin belki ama sevgiye değmez mi? Çünkü yine öğretildi ki; mücadele etmeden sevgi olmaz….!
Bir dala rastlıyorum… İşte bu diyorum. Sarılıyor, tutunuyorum ona. Bana çok uygun görünüyor, konforlu. Güvenle sarılıyorum dallarına, beni ağlarken görüyor, beni gülerken görüyor, beni tüm korkularımla görüyor ve dalından atmıyor. Sevgiyi buldum diyorum. O beni sarıyor, ben onu sarmalıyorum. Uzunca hasret gideriyoruz ve inandığım ‘sevgi mücadele etmektir’, “pes etme sakın”, “mücadele et” noktasını doğruluyorum. Ne de olsa ilişki emek ister demişti büyüklerim.
Gün geliyor, artık bu sarıp sarmalama benim açlığımı yeteri kadar doyuruyor ve başka ihtiyaçlarımı hatırlıyorum. Görmezden geldiğim, olmazsa olmazlarımı fark ediyorum. Gözlerimi körleştirip sadece sevgi arayışım, karşımdakinin eksik yönlerini görmeme engel olmuştu ve şimdi yine mutlu değilim. Bir şeyler eksik.. Başlıyorum söylenmeye, şikayet etmeye…
Bilinçaltım beni yine arayışa itiyor…
Başka dal yok mu?
Yukarıdaki hikayede kendini bulanlar çok olacak. İçimizdeki küçük kız çocuğunu unutup, bir an önce büyüme ve kadın olma hevesiyle ilişkilerdeki gerçek isteklerimizi belirleyemeyiz. Küçük kız çocuğu, baba arayışını bırakmadığı sürece, güven, korunma, sarmalanma, sevilme ihtiyacını tamamlayacak yanlış seçimler yapabiliyor. Bir süre sonra da yaşadığının ilişki değil de, baba kız ilişkisi olduğunu fark ederek, başka arayışlara devam ediyor. Öncelikle halletmemiz gereken asıl mesele, tam olarak nasıl bir ilişki içinde olmak istediğimizin belirlenmesidir. Hiçbir şeye tutunmadan, eksikliğini hissettiğiniz her neyse onu dışarıda aramaktan vazgeçip, kendimiz bu eksiklikleri kendimize verdiğimizde mükemmel olarak tanımlayacağınız ilişki ile kucaklaşacaksınız…
Sen içindeki kız çocuğunu büyütmeden, kendin onu koruyup kollamadan, alıp, kabul etmeden, koca bir kadın olsan ne olur? O, içinde avaz avaz bağırır… İstediğim başka dal değil, yalnızca Sen’sin, diye…
Biraz susalım, biraz duralım… Kendimizi duyana kadar “Es”…