Bir anneler günü daha geçti annem…
Bugüne kadar yalan yok kutlamış olmak için kutlamış olabilirim çünkü sen hep yapmadığımız şeyler için bizleri çok suçlarsın sonrasında. Hep yetemedik ya da sana göre bencil kaldık. Birkaç yıl öncesine kadar çocuk bilincim hep kendini suçlardı taa ki profesyonel birinin ağzından bazı gerçekleri işitene kadar. Yıllar sonra hafiflemiştim, annem benden ötürü mutsuz değil diye.
İnsanın kendine ait olmayan şeyler yüzünden suçlu hissetmesi şey gibi her an yanlış yapıyormuşsun, ne yaparsan yap olmayacakmış gibi. Böyle hissetmeye çok alışmış bir çocuk olarak karşındaki ne kadar yanlış yapmış olursa olsun sanki asıl yanlışı hep kendin yapmışsın gibi hissetmek ve kendini hiç aklayamamak; birçok ağır bavulu omuzlarımda taşımak gibiydi.
Gereksiz ve faydasız… Biliyor musun? Üstelik ben yıllarca sevgi dilendim. Şefkat aradım belki hala arıyorum. Bunu fark ettiğimde üşüdüm ben anne, titredim. Evin içi sıcacık ve sanki ben hep kapı eşiğindeymişim gibi, ne yuva sıcaklığı ne ayazın soğukluğu… Kendime yuvalarda buldum üstelik, sağ olsunlar o zaman kırıntı beni doyuruyormuş.
Kapı eşiğinde kaldığım yuvaları tek tek kapısını çarpıp ben bıraktım sonra. Çok şey yazmak istiyorum bir o kadar da ağlamak. Ahh şu göğsümün orta yerinde büyük kara bir boşluk var her şeyi yutmak için tasarlanmıştı benim tarafımdan meğer öyle değilmiş işte günü ve anı gelince kusuyor bir bir her bir şeyciği.
Tohum ekemiyorsun mesela rengarenk çiçeklerin açmıyor, bahçen filizlenmiyor bir türlü o boşluğu çıplak gözlerinle görüp kabul etmedikçe. Annenin ve babanın sana yaptıklarını başkalarının yapmasını kendine hayli hayli razı gören bir yer var mesela düşe kalka, ağlaya sızlaya, kalın duvarlar öre öre öğrenmiştim.
Rızam yok anne sevgisizliğe artık hiçbir yerde. Tahammül etmiyorum da birçok şeye. ”Ben o duvarlara çarpa çarpa nasır tuttum, ağlaya ağlaya yosun tuttum” şarkısından sonra şimdi şahane bir ağaç oldum. Rüzgar estiğinde tenimde hissediyorum ben yapraklarımı, hışırtısını. Ne olursa olsun kendi arkamda durmam gerektiğini köklerimden bilirim. Ya da kendimi sevmeye ayırdığım vakitler benim gövdem olmuştur.
İyileşiyorum ben anne.
Ve seni iyileştikçe anlıyorum.
Amacım ne seni suçlamak ne de mağduriyet yaratmak.
Sevilmeyen çocuklara yazmak istedim bugün benim gibiler var bir yerlerde anneler gününde ”…mış” gibi yapmak zorunda kalan. Ben bugün anneler günü için süslü püslü cümleler kurmadım ama gerçek bir anneler günü olsun istedim hem kendim hem diğer tüm çocuklar için.
Yemeksiz bir gün lakin sevgisiz yıllarca aç kalıyormuş insan sevgili anneler. Yaşadıklarımızı seçememiş olabiliriz lakin kendimizi iyileştirmeyi seçebiliriz. Bir anne olarak bir evlat olarak bu sorumluluk kimseye değil bizlere ait. Suçlu aramak yaşadıklarımız için çıkmaya çalıştığın bataklıkta debelenmek gibi. Kendi dalına uzanmayı seçebilirsin.
Mutlu anne mutlu çocuktur her zaman, kendinize iyi gelin çocuğunuz zaten mutludur.
Mutlu bir çocuk değildim belki ama şimdi çözüme odaklanan, iyileşen ve farkındalığı olan bir yetişkinim. Anneme ve yolculuğuma teşekkür ederim.
Her koşulda sevgiyi seçen tüm annelerin, her günü anneler günü ve anneler günü tekrardan kutlu olsun.
Sevgiler anneler…
Kalemine sağlık Yağmur… Her satırında bir iç hesaplaşma, her kelimede bir çocuk sesi var. Sen sadece bir yazı yazmamışsın, birçok yaralı kız çocuğuna “yalnız değilsin” demişsin. Anneyi anlamaya çalışırken kendini bulmanın, suçlamakla sevmek arasında salınan duyguların, o incecik kırıkların içinden geçen ışığı çok güzel anlatmışsın. İyileşmek… belki de annemizi affetmekten önce, kendimize merhamet etmeye cesaret etmektir. Bu cesareti içtenlikle aktardığın için teşekkür ederim. İyi ki dile gelmiş yüreğin…