Hayatı kolay yaşamak istiyoruz fakat basit düşünemiyoruz. Hayatımız seçimlerden ibaret iken her seçimimizi kendimize zorlaştırıp hayat kolay değil kısmında takılı kalıyoruz.
Kolaylığı basitliği aşağı görüyoruz. Çetrefilli yolların daha iyi olduğunu ve gösterişlinin insanların gözünü boyadığını biliyoruz. Hepimiz insanız şöyle şatafatlı bir cümle kurunca güç bizde diye gerinebiliyoruz.
Anlaşılmaktan mı korkuyoruz? Anlaşılmamaktan mı? Hepimizin derin sözcük hafızası olmalı mı? Kolay anlatılan daha net anlaşılmaz mı?
Farkındaysanız aynı kelimelere bile farklı anlamlar yükleyebildiğimiz bir zaman dilimindeyiz. Anlatmak anlaşılmak için iletişimde daha net olabilmek için kolay basit cümleler kurmaya dikkat etmek daha güzel değil mi?
Burada basitliği kabalıkla karıştırmayalım diye bir not koymak ihtiyacı hissettim. Düşüncelerimi aktarmak için çalışırken bile kelimelere takılıp kaldım.
Biraz esneklik katıp kendimize rahat olamıyoruz peşi peşine sıralıyoruz sonra hiç rahat yüzü göremiyorum diye. Kelimelere takılmam gibi. Rahatlık ve esnek olma halini anlamak ne kadar önemli aslında. Kendimde ve herkeste seyrettiğim bir konu bu uzun zamandır. Su gibi esnek olmaktan bahsederken içimizde yarattığımı duvarlar diyelim maskelerin biri diyelim sert kalıyor kendi kendimize bile. Acaba bilmek ihtiyacı mıdır bizi katılaştıran? Rahatımızı elimizden alan? Bir düşünsek rahat olsan ne kaybın olur diye? Hiç koca bir hiç. Peki neden bunu uygulayamıyoruz? Egomuzdan olabilir mi?
Seviyorum derken kendimizi es geçiyoruz, kendimizi seviyoruz derken bile eksik bakıp sevginin tamam olması gerektiğini atlıyoruz. Seviyorum kendimi demek o kadar derin ve harika bir şey olmasına karşın dikkat edin cümlelere seviyorum kendimi ama… işte orada sevgiden çıktığımızı bile fark edemiyoruz. Bu arada kendini sevmeyen başkasını nasıl sever der oluyoruz. Sormak istiyorum acaba bu sevgi nasıl bir şey? Hataları, günahları, yanlışları affedemeyen bir kişi sevgiyi bildiğini söylediğinde düşünür oluyorum.
Hepimiz birbirimizden anlayış bekliyoruz. Anlayışın ne olduğunu düşünmeden, vermeden almak istiyoruz. Karşıdan beklemek kolay geliyor ama dönüp kendimize ne kadar anlayış gösterebiliyoruz farkına varabiliyor muyuz? Hayatın içinde yaşarken buranın bir Sırat Köprüsü olduğuna inanıyorum. Her an bir tarafa düşebiliyoruz. Farkında olarak ya da olmayarak. Peki konu düşmek mi? Öğrenmeye eğitime geldiğimiz bu dünyada tabi ki düşmekte var ama unutmamız gereken asıl konu kalkmayı seçmek ve yola devam etmekte var. Kendimize bu kadar bile anlayışı gösterebildiğimizde yolculuk o zaman esniyor, görüş alanı genişliyor, keyifli hale geliyor. Bir de bunu herkese uygulaya bildiğimizde anlayışlı olabildiğimizde hata yaptı diye yermediğimizde yanında durduğumuzda sevgi vermeye devam ettiğimizde nasıl bir dünya yaratabiliriz?
Kolay zorlanmadan, basitçe sevgiyle, ben olmaktan çok biz olarak…
Seçim sizin amalara falan yer yok, hayatı nasıl yaşamak istiyorsanız öyle yaşıyorsunuz.