Hep kitaplardan okuduğum, okurken nasıl olduğunu tahayyül edemediğim bir şeydi: Koşulsuz Sevgi. İlahi Aşk! Ne büyük laflar!
Mevlana’nın Şems’e duyduğu o İlahi AŞK nasıl olabilirdi? Çok büyük, tarif edilemez, hissedilemez gibi gelirdi bana…
Sonra bir gün… Tam olarak bundan 1 yıl 3 ay 10 gün evvel bir yıldırım düştü yüreğime. Yaktığı ateşi nasıl tarif edeyim.. O ateş olmadan bunca yıl nasıl yaşadığımı anlayamaz oldum. Tüm bildiğim sevgi kelimeleri yetersiz kalmıştı. O güne kadar hissettiğim her şey ne kadar da ufak kalmıştı. Karşımda ufacık, mini minnacık biri vardı ve ben ona karşı ÇOK büyük bir sevgi hissediyordum. AŞK diye bugüne kadar bildiğim şeylerin dışında bir şey, aşk diyemedim adına. Bugüne kadar duyduğum SEVGİ hissinden çok öte bir his, sevgi de diyemedim.
O zaman anladım işte… İlahi AŞK’ı tadıyordum. Allah AŞK’ının bedenlenmiş haliydi hislerim. Tıpkı Mevlana’nın dediği gibi.. Öyle bir AŞK ki; koşulsuz, sınırsız, sonsuz. İlahi AŞK’ı tatmam için bir melek yolladı Allah dünyama. Bu sayede “gerçek” koşulsuz sevgiyi anladım.
Annelik inanılmaz bir yolculuk. Her şey değişiyor hayatınızda. Her şeyden öte hayata bakışınız değişiyor. Bambaşka bir sevgi türünün olabildiğini görüyorsunuz. Bambaşka, çok büyük, çok temiz.
Sizi önceden çok üzen şeyler sizi üzemez oluyor mesela. İnanılmaz güçlü ve sevgi dolu hissediyorsunuz. İçinizde sevgi frekansı o kadar fazla titreşiyor ki korku, öfke, nefret gibi frekanslar kolay kolay titreşemiyor. Titreşse bile uzun sürmüyor. Sevgi hepsine galip geliyor.
İlahi AŞK’ı her daim tatmak ve hatırlamak için bırakın elinizde sizi oyalayan her şeyi (telefonları, tabletleri, ev işlerini…) doya doya yavrunuzu sevin. Öpün, koklayın, oyunlar oynayın. Her gün bu yüce sevgiyi kalbinizin en derinlerinde hissedin, her hücreniz bu sevgiyle titreşsin.