Merhameti tam anlayamamış olabilir miyiz?

Epeydir öz-şefkat kavramına taktım kafayı. Araştırıyorum. Okuyorum. Bir sebepten dolayı öz-merhamet kavramı çıktı karşıma. Ne diyeyim? En başta bakmam gereken tanımlardan biri olmalıydı. Atlamışım. İyi ki de atlamışım. Google Akademik ‘de “Merhamet” kelimesini arattım. Kelimenin tam anlamıyla kahroldum. O kadar üzgünüm ki anlatamam. Epeyce bir zaman da kendime gelemem. Üzerinde hiç düşünmediğim, dahası varlığından dahi haberim olmayan terimlerle karşılaştım. Sizinle de kısaca paylaşmak isterim. Şöyle ki;

Merhamet Yorgunluğu, önemli derecede duygusal acı ve fiziksel stres içinde hastalara bakmakla ilgili olarak fiziksel, duygusal ve ruhsal tükenmişliğe işaret eden bir terim.

Merhamet doyumu, insan ruhunun dayanıklılığı anlamına geliyor ve merhamet yorgunluğunun bir tür şifası.

Merhameti tam anlayamamış olabilir miyiz

Merhamet korkusu, başkasına ve hatta kendine merhamet etmekten, başkasından merhamet almaktan korkma. Özellikle çocukluk döneminde ebeveynleri ile sıcak ilişki kurma şansına sahip olmayan kişilerde ve depresyon, post travmatik stres bozukluğu gibi rahatsızlıklardan mustarip insanlarda görülüyormuş. Benim dikkatimi çeken bir nokta ise çok fazla öz-eleştiri yapan kimselerde de bu korkunun görülebileceğinin ifade edilmesi oldu. Olumlu duyguların varlığı ve olumsuz duyguların yokluğu ya da azlığı olarak tanımlanan öznel iyi oluş ile merhamet korkusu arasında pozitif yönde bir ilişki tespit edilmiş.

Merhamet odaklı terapi, temel olarak, utanç ve öz-eleştiri düzeyi yüksek düzeyde olan danışanlar için geliştirilmiş bir terapi.

Merhamet terimi ile ilgili dikkatimi çeken diğer bir konu ise rahim ile aynı kökten gelmesi oldu. Nancy Abernathy isimli bilim insanı, merhameti “acı çekenle ona şifa verecek kişi arasındaki basit bir insani bağlantı” olarak tanımlamış. Bu da ilginç bence. Bununla birlikte bilim insanları merhameti, empatik kaygı, sevgi ve üzüntü duygularının bir karışımı ve hayatta kalma ve üreme süreçleriyle ilişkili bir duygu olmak üzere üç farklı şekilde kavramsallaştırmışlar.

Bu noktadan sonra yorum yapmayı kendime zül sayıyorum. Sadece soruyorum. Cevapları birlikte düşünelim dostlar.

Merhamet ile rahim kelimesi ile aynı kökenden geliyorsa, merhamet de rahim gibi sarıp sarmalamalı, korumalı, ihtiyacı olana uygun alan sunmalı ve ihtiyaçlarını karşılamalı ve zamanı geldiğinde onu yolculayabilmeli mi?

Abernathy ‘nin tanımına göre merhamet gösteren karşısındakini iyileştirmek ile yükümlü müdür?

Bilim insanlarının belirttiği merhametle ilgili üç kavram, insan neden merhamet gösterir sorusunu açıklar mı?  (İmam Gazali merhameti insana yakıştırmaz ve ekler insan acıdığı için ve karşısındakinin başına gelenlerin bir gün kendi başına gelmesinden korktuğu için merhamet gösterir, Allah’ın merhametinde ise acı ve korkuya yer yoktur der. Bunca terim ve araştırmanın çoğunlukla Budist ve Hristiyan orjinli olduğu düşünülürse bizi yetiştiren inancın bilgisine de yer vermek gerekmez mi?)

Sadece insana karşı mı merhamet gösterilmelidir? Dahası her insana, her şartta merhamet gösterilir mi?

Sevgi olmadan merhamet olur mu?

Merhametli olmak kişiye zarar verir mi? Ya da merhametin bir şartı ve sınırı var mıdır?

Merhamet sandığımız şeyi başka duygularla karıştırıyor olabilir miyiz?

İnsan kendine göstermediği ve gösterilmeyen merhameti başkalarına gösterebilir mi?

Hz. Hızır mı daha merhametliydi, yoksa Hz. Musa mı? Yoksa merhametin kaynağı başka mıydı?

Merhameti tam anlayamamış olabilir miyiz?

Merhamet insanlığın yitik mirası mı? (Yazar Zeynep Özcan öyle diyor.)

Günümüz beşerinin sahte ihtiyaç ve ben merkezli yaşam tarzı ile bana ne yapıldı sorusunun okunu tersine çevirdiğimizde Sevgili Kemal Sayar’ın dediği gibi “Merhamet devrimi mümkün olur mu? Dahası bu devrim insanlığımızı kurtarır mı?”

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir