Bir seminerimde, ”daha az yargılayın, daha az eleştirin. En azından, bunları yaptığınızda ne yaptığınızın farkına varın ve kendinizi durdurun; bu bile bir başlangıçtır,” diye anlatıyordum. Birileri “Nasıl yapacağımızı bilmiyoruz,” dedi.
Ben de ”çok basit bir yolu var,” dedim, ”hem de tek kelimelik…”
Biri gelip bize birinin dedikodusunu yapmaya başladığında, bir başkasından şikayet ettiğinde ya da birini eleştirdiğinde, sanki karşımızdakine hak vermek zorundaymışız gibi, anlatanı onaylama eğilimine gireriz. Bir bakarız ki biz de o kişiyi eleştirmişiz, yargılamışız; farkında olmadan, bize durumu anlatan kişiden yana çıkmış, ona destek vermişiz.
Peki bunu yapmaya ihtiyacımız var mı?
Hayır, yok.
Burada olan, egomuzun, bir başkasının hatalı ya da yanlış davrandığını söyleyerek kendisini iyi hissetmeye çalışmasıdır.
Yani aslında buna egolarımızın ihtiyacı var. Peki egoları beslemeye ihtiyacımız var mı?
Hayır, yok.
Eğer bilincimizi yükseltme yolunda yürümeye başlamışsak, bizim, egoyu beslemeye değil fark etmeye; onu gözlemleye ve esaretinden kurtulmaya ihtiyacımız var.
İnsanları yargılayıp, eleştirerek kendimizi iyi hissetmeye çalışmak geçerli bir yol değil; artık bunu anlamalı ve bundan vazgeçmeliyiz.
Bu alışkanlığı değiştirebilmek için ihtiyacımız olan tek şey, ‘sihirli’ bir kelimeyi hayatımıza sokmak…
O sihirli kelime: Olabilir.
Biri size, bir başkasını eleştirerek bir şey anlatmaya başladığında, ”olabilir,” deyin. Bu iyi bir kurtuluş yoludur; o enerjiye girmenizin önüne geçer.
‘Olabilir‘ kelimesi, içinde önemli değerler barındırır:
Kendinizi, bahsedilen kişinin yerine koyma yani empati yapma becerisi kazanırsınız.
“Belki çok sinirliydi; o yüzden hakkımda kötü konuşmuş olabilir. Belki eşiyle kavga etmişti; bu yüzden ortalıkta bağırıp çağırıyor olabilir,” diye düşünmenizi sağlar.
Bilmediğimiz konular ve durumlar hakkında öyle çok konuşuyoruz ki…
Olabilir; bize o durumun gerçeğini bilmediğimizi hatırlatan ‘mucize’ kelimedir.
O kişinin, o davranışının altında başka ne gibi nedenlerin yatabileceğini fark ettiren ‘can simidi’ kelime…
En önemlisi, onun da, bizim de insan olduğumuzu ve her durumun, her olayın bizim de başımıza gelebileceğini hatırlatan ‘anahtar’ kelime…
Bizi yargılamaktan, eleştirmekten; birlik bilincinden ayrı düşmekten kurtaran ‘hipnotik’ kelime…
Ben bunları söyledikten üç gün sonra bir katılımcıdan mesaj geldi. Mesajda aynen şöyle yazıyordu: “Hocam, olabilir kelimesi hayatımızı değiştirdi, mucize gibi girdi hayatımıza. Diğer kelimeler uçtu gitti aklımızdan. Bu çok iyi geldi bize. Hem hatırlıyoruz hem de sürekli birbirimize hatırlatıyoruz. Her an dilimizde. Çok kolay alıştık. Enteresan tarafı, bu kadar etkili olacağını hiç düşünmemiştik.”
Sonra WhatsApp gruplarındaki yazışmaların ekran fotoğraflarını gönderdi; birbirlerine sürekli ‘olabilir’ yazdıklarını görüp gülümsedim.
Atılan bir taşın dalga dalga etkisini görmek harika bir duygu!
Daha da harika olan, seminerime gelen bu kişilerin öğretmen olması. Şimdi onlar ‘olabilir’i öğrencilerine öğretecekler ve eleştirmeyen, yargılamayan bir neslin yetişmesine katkıda bulunacaklar.
Herkesin eleştiriyi ve yargıyı en kısa sürede bırakması dileğiyle…
Sevgiyle…