Korktuğunu sever misin?

Deli dediklerimiz, sosyal hayatın verdiği sus payını önemsemeyenlerdir. Bu yüzden, susmazlar. Ya da konuşmazlar, konuşmuş olmak için. Biz de deriz ki “Aa, deli mi ne?”.

Acı bazen, taşıyamayacağınız kadar ağır gelir. Ya altında ezilirken siz, kırılan kemiklerinizin sesini duyarsınız ya da arkanıza bile dönüp bakmadan, var gücünüzle kaçarsınız. Acı, sizi kovalayan, yüzü yeşil, sümüksü bir sıvıyla kaplı, uzun ve sivri bir burnu, üzerinde siğilleri olan bir cadıdır. Ya da size öyle gelir.

Korktuğunu sever misin?

Kâbusunuz olur. Peşinizdedir. Kendinizi bir uçurumun kenarında bulursunuz. Hemen arkanızdadır. Ayak seslerini duyarsınız. Dıkıdık, dıkıdık, dıkıdık… Gittikçe yaklaşıyordur. Sizi, ayağının altına almasına ramak kalmıştır.

“Bana vurma!” dersiniz. “Sen bana vurduğunda, benim canım yanıyor.” “Hem sadece canım da yanmıyor!” “İnsanlara güvenemez oluyorum.” “En çok sana güvenebilecekken…” “Şimdi diğerlerine nasıl güvenebilirim?”

Uçurumdan aşağı bıraksanız belki kendinizi, her şey daha kolay olacak gibi gelir. Öyle olmadığını bilirsiniz. Bu uçurum, annenizin geri dönmek istemediğiniz rahmi gibidir. Yapışkan ve karanlık… Orada nefes alamazsınız. Artık, daha önce hiç nefes almamış gibi yapamazsınız.

“Ben kural sevmem. Kurallar, korkaklar içindir! Ben korkmam demiyorum, korktuğum şeyden kaçmam. Ona sarılırım. Onu yeterince seversem, belki eskisi kadar korkunç olmaz.”

Sevdiğinden korkar mısın? Korktuğunu sever misin?

Kötü adamlar kırdı, güzel kadınların kalbini. Güzel kadınlar, kötü adamlar sevdi. Onlar, bu adamların kötü olduğunu bilmez miydi? Deli değillerdi! Deliler, bilirdi. Yapabilir miydi? Birçoğu denedi. Kabak tadı vermişti.

Anneler, baba olacakları seçti. Ona, onun olma izni verdi? Kimi sevdi? Korktuğu şeyi? Neden vazgeçmedi? Onun tarafından cezalandırılmak mı istemedi?

Onu kimse sevmedi mi? O, seveni, görmedi mi? Hiç sevilmemiş olabilir mi biri? Sanmam. Herkes sevildi. Bazıları daha çok, bazıları daha da çok.

Ben sevdim meselâ. Ve sevildim. İlkeldi sevgi. Avlanmak istedi. Ok, yolu karıştırdı. Ağaca saplanır gibi geldi. Ağaç yıkıldı. Tam kalbine saplandı, çekip alınacak gibi değil.

Deliler, deli olarak doğmadı. Ya da doğdu.

 

Yazar Hakkında

25 Şubat 1989’da fırtınalı bir gecede dünyaya gelmişim. Üç gece ha doğdum ha doğacağım diye hastane yollarını teptirmişim. En nihayet emin olup yeryüzüne inmişim. Fırtınayı hep sevdim, sağlamcılıktan da vazgeçmedim. Lise zamanlarına kadar epey inek bir öğrenciydim. Harçlıklarımla yeni test kitapları alır, test çözerken şarkılar söylerdim. Bir müddet babaannemlerle yaşamıştım. Babaannemin bu değişik çalışma biçimime olan şaşkınlığını hissederdim. Çalışmayı hep sevdim, kendi yönetmlerimle bunu yapmayı daha çok sevdim. Fen lisesini kazanmıştım. ‘’ Bu öğretmenler beni değil notlarımı seviyor! ‘’ diye fabrikatör kızıyla fakir ama gururlu delikanlıyı andırır bir duygu krizi yaşamıştım. Bu benim için dönüm noktasıydı. Artık daha az çalışıp daha çok yaşıyordum. Rehber öğretmenimle düzenli görüşmelerim oluyordu. Kendimi sosyal çalışmalara verdim. Fen lisesinde bunu( şiir dinletisi, tiyatro ) yapmaya kalkınca biraz ortalık karışmıştı. İTÜ Mimarlık fakültesi Şehir ve Bölge Planlaması bölümünü kazandım. Konservatuvar istiyordum. Üç sene boyunca her aralık ayında okulu bırakıp konservatuvar sınavlarına hazırlandım, olmayınca geri döndüm ve en nihayet ‘’ Her şeye rağmen bırakıyorum! ‘’ deyip yarı zamanlı, özel bir konservatuvara kaydım olmuş buldum kendimi! Bu zaman zarfında part- time bir fast food firmasında kasiyer olarak( bir buçuk yıl ) ve ardından bir kafede falcı olarak( üç buçuk yıl ) çalıştım. Açıköğretimden sosyoloji bölümüne kaydımı yaptırdım. Son sınıftayım. Üç aylığına Antalya’ya gidip iki buçuk sene orada yaşadım ve birçok ruhsal eğitim( Reiki Master, EFT( Duygusal Özgürleşme Teknikleri ), Şamanik rüya, Yaşam koçluğu, Meditasyon… ) alarak kendi derinliklerime bir yolculuğa çıktım. Deneyimlediğim Tarotu yeni bir bakışla yorumladım ve ona, bünyesinde barındırdığı numeroloji ile astrolojinin inceliklerini kattım. Şimdi yazıyorum, aslında okuyorum ve bunu seviyorum. Sizi seviyorum, Hüseyin Akdağ

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir