İnsanların hatalı olduklarını düşündüğümde ve kendimi haklı gördüğümde onların beni dinlemelerini ister, hatta bunu onlardan beklerdim. Bir gün anladım ki, şayet ben kendi yaptığımdan veya bildiğimden eminsem bunu beklememeliydim. Sadece kendimden emin olmadığımda bunu yaptığımı fark etmiştim. Farkındalık bana bunun diğer insanlarla ilgili olmadığını, yalnız beni alakadar ettiğini gösterdi.
Hayat benimdir ve benim hakkımdadır ve yalnız bana aittir. Bunun anlayışına ulaştığımda da, özür dilemek sanatını öğrendim. Hatırladım desem daha doğru olur. O günden sonra sanırım, herhangi bir tartışma veya söz düellosunda kendimi bulduğumda sesimi duyurmak yerine özür dileyip, susmayı öğrendim. Benimle aynı fikirde olmayan insanlarla bir araya geldiğimde kendi düşüncelerimi duyurmak, onları ikna etmek veya bastırıp kabul ettirmek yerine sessiz kalmayı tercih ettim. Fikrimi beyan edip, kendimi beklemeye aldım. Savaşmayı bıraktım, çünkü ben kabul etmeyi ve öğrenmeyi seçmiştim. Hepimiz farklı düşünmek hakkına sahibiz. Buna saygı göstermek de, medeniyet seviyesini gösterir.
Anladım ki hayatımda olan tüm insanların bir sebebi, amacı vardır. Eskiden işi bitenin gittiğine işi düşenin hayatıma girdiğine inanırdım. Şimdiyse her birinin bana hizmet etmekte olduğunu fark ediyorum. İnsanları sabır ve sebat ile dinlemeye başladım. Dinlemenin de bir sanat olduğunu öğreniyorum. Biliyorum ki herkesten mutlaka bir şey öğrenebilirim ve öğrenmeye de devam edeceğim. Kimisine bakıp, sözünü dinleyip ne yapacağıma, kimisinin de ne yaptığını görüp neyi yapmayacağıma karar vereceğimi anladım. Eskiden, hayattan, yaşadığım günden ve etrafımda olan insanlardan beklentilerim vardı. Beklentilerimi sıfırladığım gün mutluluk da beni karşıladı. Ne yapıp ederlerse benim için beklenmedik bir sürpriz, bir heyecan, bir coşkuya sebep verir hale geldi.
Benim insanlardan beklentim bittiğinde ben de eskiden tanıdığım, üzdüğüm hatta zor durumda bıraktığım az da olsa tüm insanları arayıp özür dilemeye başladım. Onlar hakkında düşündüklerim ve söylediklerimi dile getirip af diledim. Onlara verdiğim acı için pişman olduğumu anlattım. Pek çoğu benden haber aldığına şaşırmıştı. Hepsi özürlerimi kabul etti ve ben bu durumdan hoşnuttum. Bilirim ki özür dilerken de affederken de ego hep ön plandadır. Gücü ele geçirip seni alıkoymaya çalışır. Ben egomdan, kendimden öne gitmek kararını almıştım. Ben iyi insan olmayı seçmiştim. Şimdilerde herkesin sevdiği, birlikte olmak istediği, görünce gülümsediği biri oluyorum. İçimdeki ışığı yansıtmaya çalışıyorum. Hepimiz hatalar yaparız ve bunlardan da öğreniriz. Sadece büyük bir insan özür dilemeyi becerir. Bunu yapmak zayıflık değil aksine gücün kanıtıdır. Aynı şekilde özrü kabul edip işi uzatmadan affetmek de eşit değerdedir.
Biz bir birimizin hatalarını hangi süratle affedersek, Allah da bizlerin günahlarını aynı hızla bağışlar. Gerçekten inanıyorum. Döngü böyle çalışır ve her birimiz de kendi döngümüzün merkezindeyiz. Bu dünya benimdir. Benim için yaratılmıştır ve ben bunu hep hatırlamalıyım.
Kimse kimseden üstün değildir, hepimiz aynıyız ve Birliğin parçalarıyız. Ben sensiz, sen bensiz, o bizsiz varlığını sürdüremez. Varoluşun amacı iyi olmaktır, olunabilecek en iyi insan haline dönüşmektir. Yaradılış tamamlanmamıştır ve bizler onu tamir etmek için buradayız. Olan bitenlerde suçlu aramak, hak görmek, yargılamak bizim işimiz olmasın. Bizler herkesi ve her şeyi affedip unutarak yola devam edelim. Yüklerimiz zaten yeterince ağırdır onu boş yere fazlalaştırmanın da gereği yoktur. Haklı ya da haksız, özür dileyip işi tatlıya bağlamak, düşmanı dosta çevirmek kendime yapacağım en iyi yatırımdır. Siz de, bu yatırıma başlamaya ne dersiniz?