Yıllar önceydi, ev arkadaşım tuvalette takır tukur bir şeyler yapıyordu. Ne yapıyorsun diye sordum, musluk bozulmuş tamir etmeye çalışıyor. Elinde yan keski vardı; bir yanı kesici özellikte pense gibi bir alet diyebilirim bilmeyenler için. Çekil dedim, önce soruna baktım. Sonra vanayı kapatıp suyu kestim, penseyle hallettim, çözdüm. O gün ufak bir felsefe uydurmuştum; “Bilmiyorsan çözemezsin, yan keskiyle tamir edemezsin”. Ev arkadaşım sorunu bilmiyordu, yan keskiyle de bazı parçaları kesmişti…
Özgecan vahşetiyle ilgili en çok ilgimi çeken şeylerden birisi, idam beklentisi. Kaldırılması koca tantanalarla olmuştu, getirmek isteyenler de tantanayla getirecek; gerekirse halkın galeyana gelmesini sağlayacak, halk desteği alacak ve … Aklında olsun.
Siyasi oyunları bir kenara bırakıyorum, aklım ermez. İdama bakmak istiyorum yine. Senin eğitiminle, bilincinle ilgilenemediğim için canileşmeni, sapıklığını engelleyemediğim ve bu pisliği çözemediğim için seni idam etmemle, diz hizasındaki etekten tahrik olabilirim diye kadının kapanmasını salık vermem aynı şey.
Bugüne kadar etrafında suçlu oldu mu bilmiyorum, benim çok oldu. Etrafında suçlu, hükümlü olsun ya da olmasın, cezadan ötürü imtina eden oldu mu? Yani ‘Bunu işlersem ve yakalanırsam şöyle ceza alırım, o sebeple yapmayayım’ diyen biri oldu mu?
Ben 2 kişi gördüm sadece. Birinin dindirmek istediği bir öfke var ve “Cezasından ötürü öldürmedim, bilmiyorum işte” dedi zaten üzerinde düşünmemiş, neredeyse hepimiz gibi. Diğer kişi ise zaten cinayetten vaktiyle hüküm giymiş ve o sebeple tekrar yaşamak istemiyor.
Her hüküm giyip çıkan peki işlemekten imtina ediyor mu? bu konudaki çalışmam yarım olduğu için kesin bir sonuç veremiyorum. Ama gözlediğim kadarıyla koca bir hayır diyebilirim; hayır, hüküm giymiş olmak yeni suçlardan ıslah olmaya çok da etkili değil: bekâreti kaybeden yardırıyor (Memleketten bir tabir).
Erkek olarak aymazlığımıza, doymazlığımıza, sapkınlıklarımıza çözüm önerisi idam ve benzeri vahşet olduğu sürece kadının gece vakti çıkmaması, yalnız vakit geçirmemesi, toplum içinde kahkaha atmaması gibi önerileri de çok duyarız.
Psikolojik çalışmalar gösteriyor ki, kimse kötü niyetle bir şey yapmıyor. Canıma okuyan eski patronum geceleri yatmadan önce ‘Oh, nasıl da Mustafa’nın hayatının içine ettim’ demedi mesela. Adolf Hitler de “Her ne yaptıysam milletime duyduğum aşk ile yaptım” demişti mesela.
Canımızı acıtanın idam olmasını istememiz normal olduğu sürece reddedilen kadının hayatını zindan etme hakkı da normal gelecek zihinlere…
Tecavüz mü? Özgecan’ın katillerine orospu çocuğu diye küfür ediliyor. Oysa orospuluk yapanlar bile müşteri seçme hakkında olmalı. İstemiyorsa da, parasıyla değil mi, değil! Mahalle sakinlerimden biri fahişe olsa canım birlikte olmak istese ama o beni terslese, köşede sıkıştırıp sonra da para vermemle çözülmez bu iş.
Aile içi tecavüzler peki? Kaç kadın tanıyorum bunun mağduru, hatta bazıları maalesef çocuk sahibi oluyor ve tecavüz eden de resmi, dini kocası.
Böylesi durumların idamla çözüleceğine inanmıyorum. Amerika’da türlü idam çeşitleri varken tecavüz yok mu?
Bilinçle olur bu işin çözümü. Öncelikle insan bilinciyle, “Kadınlar insandır, bizse insanoğluyuz” demiş gönül insanı Neşet Ertaş.
Pense birşeyleri tutmanızı sağlar, yan keski ise kesmenizi. Pembe otobüsle kadına ayrı otobüs, haremlik-selamlık sınıf uygulamaları gibi tecritler ya da idam gibi vahşet ise sadece yan keskidir. Yan keski ile ne musluk tamir edilir ne kamu psikolojisi.
Pense olmalı, bilinç olmalı; insan olduğumuzu hatırlamalı, hatırlatmalı ve buna göre yaşamalıyız.