Merhabalar herkese,
Yılın son gününde ufak ama derin bir farkındalık kazandırıp, kelimelerimin bu niyetle akmasına niyet ederek yeni yıla girdim.
Henüz kendime ayılmadığım ve farkındalığımın daha düşük olduğu dönemlerde kendi için doğru düzgün kararlar alamayan bir bireydim. Tercih yapmak beni kadar korkutuyordu ki, ya doğru seçim yapamazsam endişesi beni bir kaosa sürüklüyordu. İyi bir seçim yapmak sanki benim için imkansız gibiydi. Tüm dünya benim için en iyi kararı alabilir lakin ben alamazmışım gibiydi. O dönemler hayatımda tecrübelerine ve bakış açılarına güvendiğim insanları tek tek arar, hepsinden fikir satın alırdım. Her kafadan ayrı ses çıkardı, kafam daha da karışırdı. Kendi içimden dua ederdim bazen, benim istediğim yönden karar almalarını ve beni onaylamalarını beklerdim.
Çoğunluğun onayladığı şeyleri tercih ederdim genelde, kendimce riski daha minimalize ettiğimi düşünürdüm. Kendi kararlarımı alamadığım için kendimden gittikçe uzaklaşırdım. Kendi gözümde de kendimi küçültürdüm. Herkes gözümde o kadar kocamandı ki çocukluktan itibaren, kimseyi göz hizama getirememiştim. Başkalarının ağzından çıkan cümleler o kadar önem arz ederdi ki, hepsini kendim için alıp kabul ederdim. Kafamın içinde benim için söylenen cümleler gezip dururdu. Kendi sesimi duyamazdım, çok uzaklardan gelirdi sanki.
O dönemler başkalarının korkularına göre yaşadığımı, güvenli alanlarının genişletebilecekleri kadar benim de güvenli alanımdan çıktığımı yeni yeni anlıyorum. Herkes kendi deneyimlerine göre kararlar alıyor ve aktarıyor. Ben farklı yollardan farklı ayakkabılarla geçip aynı yola çıkmayı beklemişim, hayatım hakkında başkalarına söz hakkı vererek. Düşünsenize iyisini kötüsünü siz yaşıyorsunuz ama söz hakkı başkasına ait.
Kendimden hiç memnun değildim.
Son damlasına kadar kendime haksızlık ettiysem artık yeni bir bene uyanma vakti gelmişti.
Artık isyan etmek meşru olmuştu benim için.
Uyan’ış başlıyordu.
Kat kat sarılmışım da düşüncelerle ve inançlarla, tenime yapışmıştı sanki. Soydukça acıyor lakin gittikçe hafifliyor ve derindeki pırlantaya göz kırpıyordum.
O kör kuyulara attığım sesim daha gür çıkmaya başladı, derinlere inmeye cesaret ettikçe.
Bende buradayım etimle, kanımla ve canımla demeye başladım.
Yanlışımla, doğrumla ben bir bütünüm.
Yanlış yapmaya müsaade ettikçe doğrunun peşini bıraktım.
Deneyim dünyası haline geldi benim için.
Sürünmeyi bırakıp bebek adımları atmaya başladım.
Her adım bir diğer adımı atmama cesaret verdi.
Kulağımı kör bıraktığım kuyulara iyice dayadım, duymaya başladım.
Aslında ne istiyorum?
Ben kimim?
Bu dünyada hangi adımları atmak kalbimi genişletir?
Hangi seçimler beni ruhumla bir hareket ettirir?
Kimlerle buluşmak, hangi şahane bakış açıları hayatımı zenginleştirir?
”Bir ben vardır bende benden içeri” der Yunus Emre,
İçeri bakmak, içeri ile hasbihal olmak.
Tüm ırakları yakın kılıyor sanki,
Yuvaya yolculuk başlıyor.
Ayrı gayrısı kalmıyor insanın kendinden.
Kalbini duymaya niyet etmek diğer tüm sesleri kısıyor,
Hemhal olmaya başlıyorsun kendinle.
Kalbine müsaade et,
O yolu bilir.
Sevgiyle kalın…
Yağmur, bu güzel yazınla fark ettim ki bazen hayata sadece devam ediyoruz ama özümüzle bağ kurmayı unutuyoruz. ‘Yeni Bir Bene Uyanma Vakti’ bana, kendi içimde uyandırmayı unuttuğum potansiyelimi hatırlattı. Yazdıkların, ruhsal bir davet gibi; durup kendime bakmamı, derinlerdeki sesi dinlememi sağladı. Bu yolculuk için ilham olduğun ve içsel uyanışın kapılarını araladığın için teşekkür ederim.