Bitkileri kullanırken stresli ya da pestisit gibi zirai ilaçlar konusunda hatta bitkilerin nasıl ortamlarda kurtulduğuna dair bir kontrol mekanizmasının olmaması bize çok iş bırakıyor.
Her yıl tarım ilaçlarının kontrolsüz bir şekilde kullanımı birçok bitkinin gerçek değerini ve ruhunu zedeliyor. Bitkinin stresli koşullar altında yetişmesi de çabası oluyor şüphesiz.
Nedir Bitki stresi?
Yeterli su miktarını alamayan bitki ya da aşrı fazla su ile beslenmesi strese sokan en bilindik etkenlerden biridir. Toprak da ya da sulamada tuz birikimi, ağır metaller ve. Kimyasallarda bitki köklerine zarar verir.
Aşırı sıcaklık ya da don hasarı bitkinin gelişimini tamamen durdurabilen etkenlerdendir. Her yıl küresel ısınma ile birlikte artan hava sıcaklıkları ve nem oranı dengesinin kaybolması bitkilerimize daha özenli bakmamızı gerektirmektedir. Besin eksikliği yani azot, fosfor, potasyum gibi temel besinlerin yetersiz olması büyüme bozukluklarına neden olur.
Yapraklarda sararma, kahverengine dönük hastalandığını bize ileten görünümlerle karşı karşıya kalırız. Zararlı böcekler ve hastalıklar bitkilerimizi strese sokan bir diğer güçlü unsurdur.
Uygunsuz koşullarda bekletilen bitkiler de mantarlaşma belirtileri görülür.
Yıllarca kapalı naylon poşetler içinde bekletilen bitkiler sağlıksız bir böceklenme belirtisi gösterirken naylon maddesinin tehlikeli reaksiyonlarına maruz bırakılır.
Siz siz olun kurutulmuş (gölge ve serin alanlarda birbirine değmeden) bitkilerinizi cam kavanozlar içinde saklayın. Üzerlerine toplanma ve kurutulma tarihlerini yazmak da önemli bir unsurdur.
Rengi, dokusu ve kokusu kaçmış bitkilerden uzak durmak onların daha taze mahsül olmasına dikkat buyurmak gerekir. Sağlığımız için ve bitkilerin şifasına hürmet göstermek için bu şart olmalıdır.
Bitkilerin eşsiz şifasını alırken özellikle demleme pratiğinde çay olarak tükettiğimiz bitkileri farkındalıkla kullanalım. Paracelsus’un ifadesini asla unutmayalım; ‘Evren’deki her şey zehir potansiyeli taşır mühim olan dozdur…’
Bilinçsizce birbirine karıştırılmış bitkiler zaman zaman ters etkiler ve olumsuz reaksiyonlar oluşturabilir, aklınıza geldiği gibi birleştirmeler yapmamanızı öneririm.
Bitki çaylarında karışımlara dikkat:
Zararsız gibi görünse de dikkatsizce yapılan karışımlar bazı riskler oluşturabilir. Isırgan otu gibi kan inceltici özellikteki bir bitki diğer bitkilerle tehlikeli hale gelebilir. Ya da rezene, anason ve papatya bitkilerinin karışımı güvenli gibi görünse de baş dönmesi yapabilir. Adaçayı, ıhlamur, zencefil bir arada kullanıldığında tansiyonu olumsuz etkiler size sıkıntı yaratabilir.
Yeşil çay, kekik ve biberiye birleşiminde çok dikkatli olmak gerekir zira bu üçlü uykusuzluk yapar kekik ve biberiye birlikteliği ise tansiyonu yükseltebilir.
Bu liste uzunca devam edip gider bu yüzden bir uzmanla çalışmak ya da danışmak en doğru karar olacaktır.
Melisa, lavanta ve naneyi aynı bardağa sokmamakta önemlidir aynı şekilde bu üçlü bir arada demlendiğinde, düşük tansiyonu olan kişilerin halsizlik ve bitkinlik yaşanmalarına mide asidinin artmasına etken olacaktır.
Hele ki Isırgan otu ve karahindiba ikilemesi diüretik etkisiyle vücudun sıvı kaybına neden olacaktır. Kullandığınız her bitkinin dozu, miktarı ve tüketim sıklığı önemlidir. Meyan kökü oldukça faydalı iken, tansiyonu yükseltebilir ve potasyum dengesini beden de bozabilir.
Bitki Krallığı ne kadar masum ve şifalı görünse de onları bilinçli bir şekilde kullanmak ve bu konuda hassasiyet göstermeniz gerektiğini bir kez daha düşünmenizi isterim. Bitkisiz kalmayın ama onlarla idrak noktasında buluşun işte o zaman doğru şifa kanalı açılacaktır.
Dağlardan Sevgilerimle…