Doğum günü sabahı oturmuş düşünüyordu. “Nasılsın?” diye sordu kendine “Tabiri caizse yolun yarısına geldin. Bir sürü acı tatlı şey yaşadın, biriktirdin. Teraziye koysan hangileri ağır basar?
Ah O içindeki sancı!
Ama mucizevi dönüm noktalarını da hatırlıyorsun! Hayatını büsbütün değiştiren kararların. Yapmasaydım ne olurdu dediklerin! Doğru muydu bilinmez ama hayat O an onu gerekli kılmıştı, O an O doğru gelmişti… Ve şekillendin! Yoğuruldun! Yaşamına dokunan herkes seni heykeltraş misali şekillendirdi…
Bir yangının içinden geçmiş gibi, fırtınada savrulmuş, okyanusta dalgalarla boğuşmuş, arada dibe sürüklenmiş ve boğulmamak için çok mücadele etmiş gibi hissetmen doğal.. Bazı şeylerin geçmeyeceğini kabul etmek gerekiyor!
Derinlerde olan o silinmesi imkansız izler… Oluşan o boşluk hissini doldurman da neredeyse imkansız gibi! Bunu kabullenirsen nasıl ilerleyeceğini de bilirsin belki. Yaşamın anlamı YOK demiştin, evet yok ama yıllardır yanlış cevabı aramışsın sanki! Yaşama nasıl anlam katarım demeliydim belki! Anlam yaratmalıydın!
Fakat işte yine çıkmaza girdin; anlam yaratacak yollarını hep tıkalı ve engelliydi! Bu nasıl bir imtihan Oyun kurucum, sevgili mucizem benden ne istiyorsun? Ben neyi anlamıyorum? Oyunun kurallarını mı? Bana söylemeye çalıştıklarını mı? Bazen bu oyundan çıkmak istiyorum; yeter ben oynamak istemiyorum demek geliyor içimden. Ama işte bilinmeyen korkutur ya, acı da olsa bilineni tercih ederiz ya hani… Buradayım. Zihnimle ruhum çatışma halinde… Barış sağlamalarını diliyorum.
Huzur istiyorum, dinginlik, farkındalık, duru görü, güçlü önsezi, sevgi ve huzur vermeyi ve almayı diliyorum, kendimi bilmeyi, tanımayı, sınırlarımı bilmeyi ve çizmeyi… Kendimi arıyorum, OLmak istiyorum…
Ben Kimim Sahi?
Olmamı istedikleri kişi mi, OLmak istediğim kişi mi? Bundan sonra Beni oldurmak mümkün mü? Hoş geldin yeni yaşım, vuslat yolunda bir yılı daha geride bıraktık, bir adım daha attık o yolda… Güzel mucizelerle gel…
Sevgili Pembe; yazında, doğum gününün sadece bir takvim yaprağı olmadığını, içsel bir yeniden doğuşun da mümkün olduğunu hissettirdin. Hayatın bize sunduğu her an, yeniden doğmak, yeniden anlamlandırmak için bir fırsat. Bu bakış açısı o kadar tazeleyici ki…
Doğum gününü kutlamak yerine, gerçekten “doğmayı” seçmek, kendimizi keşfetmeye cesaret etmek, hayatı bir armağan gibi görmek… Ne güzel bir farkındalık! Satırların, insanın kendine dönüp, varoluşunu daha derin hissetmesine vesile oluyor. Bu içten ve düşündüren yazın için teşekkür ederim. Kalemine sağlık!