“Hazreti Şah’ın avazı, Turna derler bir kuştadır”
Evrensel mitolojik “Şekil Değiştirme” silkinme kavramı veya transformasyon, tasavvufta; Ton Bürgünme veya Donuna Girme olarak anılır. Bozkurt, boz at, turna, güvercin, leylek, atmaca, doğan, geyik olarak görünme, Don-donanım değiştirme Anadolu-Orta Asya inançları yanında, kimi masallarda da, çoğu zaman üstün, güçlere haiz olanın verdiği bir ceza veya ödül halinde gerçekleşmektedir.
“Kabulgan” kelimesi ise, kimi yerde; ”kabuk değiştiren” halinde ortaya çıkar, bazen bir ruhtur ve sıklıkla kuş olarak görülür.
Horasan erenlerinden, din ve astronomi alimi Ahmed Eflaki, Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin mekandan mekana (başsız-ayaksız) girme gücüne sahip olduğunu, Arifler Menkibesi adlı eserinde anlatır. Bu nedenle, Pir Bektaş Veli’ye, Şems-i Perende demektedir. Velayetname’de belirtildiği gibi, Lokman Perende de, perendelik; yani uçma kerametini, Türkistan’lı mürşidi, Ahmet Yesevi’den almıştır.
Aynı anda, ayrı mekanlarda bulunabilen, ulu kimselere has güce sahip olan, ayrıca görünüm (don) değiştiren, keramet sahibi erenlerden Pir Sultan Abdal, sırlandıktan sonra, aynı anda birçok yerde görülmüştür. Müritleri, onun öldüğüne inanmamışlardır. Baba İshak da böyle bir konumdadır.
Türkistan Erenleri, Horasan Erenleri ve Rum (Anadolu) Erenleri, hazır ve gaib olanlardan sayılır. Velayetname’de, Horasan erenlerinin, Ahmet Yesevi’yi davet etmek için turna donunda derviş gönderdikleri ve bunların Türkistan’a uçtukları anlatılır. Ahmet Yesevi ve halifeleri de, turna donuna girerler ve onlara doğru uçarlar. Allı turna, ayni anda; Hz. Ali’yi, Horasan Erenleri’ni ve Ahmet Yesevi’yi de simgeleyecektir.
Böylece, İnsan-ı Kamil‘i ve Tanrısal ruhu sembolize eden Turna, kutsanmış bir kuş olur. Turnalar Semahı ise, tüm bu manaların işlendiği özel bir semaha dönüşmüştür. Benzer ruhları birbirine yaklaştırır. Bu semahın, Turna kuşunun havada çizdiği şekillerden esinlendiği ve bir döngüyü sembolize ettiği düşünüldüğünde, Anka Kuşu ile zaman zaman eşdeğer tutulduğu görülür.
Hacı Bektaş’ı Veli, Rum ülkesine ulaşmak için güvercin donuna girdiğinde, Hacı Tuğrul, bir doğan kılığında karşısına çıkar, Hünkar, insana dönerek, o doğanı yakalar. Bu olay içinde yer alan sembolik mecazi anlatımların, iç manası ve ilettiği mesajlar önemlidir.
Kaygusuz Abdal’ın, şeyhi Abdal Musa’ya mürit oluşundaki av sahnesinde, kabulgan ya da don değiştirme durumunu anlamak mümkündür: ”Gaybi Bey- Alaaddin Gaybi, av esnasında güzel bir geyik görerek onu takip edip, okla yaralar. Geyik kaçarak, Abdal Musa tekkesinden içeri girdiğinde Gaybi Bey peşinden gider, Abdal Musa’ya postunda oturur bulur. Abdal Musa yeleğini açar, koltuğunun altına saplı oku gösterir. Gaybi, af ister, tekkeden bir daha ayrılmamak dileği ile, Abdal Musa’ya bağlanır ve Kaygusuz mahlasını alır. Kaygusuz; Dünya işi kaygılarından soyunmuş olmak anlamındadır.
Geyik, Kelt inançlarında ormanın iyi ruhudur. Geyiğin boynuzları düştükten sonra tekrar büyüme özelliği ile, birçok gelenekte yaşam yenilenmesinin sembolü halinde saygı görmüştür.
Kırgız folkloründe de özellikle önemlidir. Bazı Kırgız boyları, kendilerinin geyikten türediklerine inanmaktadır, geyiği yarı insan yarı hayvan olarak tasvir ederler, insan ya da hayvan gibi ölmez, cesetleri olağanüstü biçimde ortalıktan kaybolur, totem kabul edilirler, koruyucu ruhlardır. Hala, yılda bir defa geyik eti yemenin ve derisinden yapılan seccadede dua etmenin önemine inanmaktadırlar.
Bilindiği gibi Şamanlar; “koruyucu ruh” olarak, kuşlar başta olmak üzere, çeşitli hayvanların donuna bürünebilmektedir. Bunu açıklamak çeşitli düşüncelerle mümkündür.
İradeyi kullanarak, madde aleminde ölümsüz bir sıfatla özdeşleşmeyi, holografik biçimde dışavurmak, ruhsal bir kavramdır.
Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan ton bürgünme; nihai olarak, Hak’ka ulaşma anlamında yer bulmuştur.
Don değiştirme; kimi zaman da, tenasüh-ruh göçü veya reenkarne olma anlamında, gerçek manası dışında kullanılmıştır.
Sembolik biçimde, ölüm sonrası yaşama inanış çerçevesinde; ruhun kuş gibi uçması veya kuşla sembolize edilmesi, bedendeki esir kuşun tasviri sayılır.
Orta Asya geleneklerinden gelen ve ölenler için; ”Mekanı Uçmağ Olsun” şeklinde ifade edilen söz, Cennete gitmek için uçabilme ve Cennet-Uçmağ kelimesi ile aynılaşmıştır.
Asli manada göze görünmese de, insan; şu an içinde bulunduğu Dünya koşulları arasında, zaman zaman silkinip, ruhunda ari bir kuş gibi, ton-donanım değiştireceği yüksek enerjiyi kazanmaya çalışmalıdır.