Toplumsal gelişmeleri izlerken özellikle Türkiye’nin 2015 yılında toplumsal olarak çamuruna indiği ve bunla yüzleştiğini seyrediyoruz. Yolsuzluk, ahlaksızlık, dolandırıcılık, dini inanç sömürüsü, kadına yönelik şiddet ve benzeri dolu dizgin devam ediyor. Laik ve imanlı vatandaşlar olmak üzere iki kutba ayrılan toplum, son sürat birbirine karşı nefret ve intikam duygularını törpülüyor…
Özgecan Aslan’ın tecavüz edilip, işkence ile öldürülüp yakılmasından sonraki gelişmelerden sonra sosyal medyada insanların yazdıklarını okumak bu kutuplaşmanın derinliği ve yaygınlığı konusunda fikir vererek tüylerimizi ürpertiyor. Herkes öfkeli, herkes kadınların ne yapması veya ne yapmaması gerektiğinin altını çizer söylemlerde, sanki tecavüzü yapan veya sebebini oluşturan Özgecan’mış gibi…
Toplumun laik ve göreceli olarak daha iyi eğitimli kısmının; erkek egemen toplum zihniyetinin kadına neler yaptığı ile yüzleşmeye daha hazır olduğu gözüküyor ancak dindar kısım hala, başı kapalı olsaydı olmazdı, yapmıştır bir orospuluk söylemleri insanın kanını dondurup, insanlık öldü dedirtiyor.
Hele birde başı kapalı bayanların bu konudaki insanlıktan uzak söylemleri, anlaşılır gibi değil ve tabi ki sadece imanlı olmakla açıklanamayacak başka boyutları da içeriyor.
Tabi ki başı kapalı, namuslu, kocaya itaat edecek, eşine ve evine bağlı olacak ve evlenilecek temiz aile kızı modelindeki bu kızlar için gönüllerinden farklı şeyler geçse de asıl hedef; erkek egemen toplumun istediği kurallara göre kendini en iyi şekilde yetiştirip, hayatının geri kalan kısmını adayacağı eşi beklemek ve onunla mutlu olmak…
Peki ne oluyor ?
Maalesef erkek egemen toplum tarafından, baskılanan, kafası kapatılan, evde oturmaya zorlanan, çalışıp, bağımsızlığını kazanması istenilmeyen, cinselliği ve kadınlığını yaşaması engellenen bu kadınlar, namus budalası eşleri için evde oturdukları, çoluk çocuk baktıkları ve hiçbir şeye ses çıkarmadıkları için zamanla eşten çok kutsal anne konumuna getiriliyorlar.
Anne ile en azından şimdilik seks yapmayı doğal, normal, veya tahrik edici bir unsur görmeyen Türk erkeği, elbetteki evdeki düzenini bozmadan annesinin yerini almış ve aslında annelerinin onlara sundukları düzeni devam ettiren bu fedakar eşlerle, sevgi, aşk ve cinsellik yaşayacağına… Kendine eş aramaya başlıyor ve cinselliğini yaşamak için başı açık kadınları, veya kapalı diğer kadınları, hayvanları, küçük çocukları, bazen şişe ve bunun gibi nesneleri ile zevkin doruklarına varmaya çalışıyor. Tabii şişe de olsa bu muameleye mazur kalan her kimse bunu muhakkak hak etmiş bir şey yapmış oluyor, çünkü hiç kimse veya nesne evdeki annesinin yerini almış eşi kadar namuslu, anlayışlı, ona sadık, ne yaparsa yapsın onu kabul edecek kişi olamıyor… Adam bunların hepsi ile sevişmeyi normal görse bile, anne konumuna koyduğu karısıyla bir süre sonra olamıyor, zaten çapkınlık erkekliğin bir göstergesi kabul edilip sırtı da sıvazlandığından hayat güllük gülistanlık dışarıda devam ediyor, evde oturan eş anne rolünü alınca, adamcağız için eşte doğal olarak dışarıda aranıyor, ama eşten ayrılabilecek, erkek annesinden asla ayrılamayacağından adam evine senede 2 kere bile gitse annesinin yerine koyduğu karısından ayrılamıyor..
Tabi ki kutsal anne yerine koyup, neden bir türlü eş olamadıklarını anlamadıkları kocalarını diğerleri ile paylaştıklarını öğrenip duyunca da için için çok kızgın ve öfkeli oluyorlar… Kimse ayrılmıyor tabii ama bu öfke önce kocadan çıkarılıyor, siz bu dışarıda onu bunu kesen adamların karılarının karşısındaki durumlarına denk geldiniz mi hiç… Yalandan bir hayt huyt sonra süt liman, dayak atanı bile sonrasında kedi…
Kaç kadınla gezerlerse gezsinler, aşık bile olsalar hep tıpış tıpış evlerine dönüyorlar. Neden? Çünkü namus budalası kocaya şu sunuluyor : sen ne yaparsan yap ben namusumla evde oturuyorum, başka hiçbir erkeğe bakmıyorum, ne yaparsan yap sadece ama sadece seni seviyorum, evini, çoluğunu, çocuğunu bakıp büyütüyorum, her yaptığına sana olan büyük aşkımdan göz yumuyorum… Ve tabii bu tutumuyla kendisini köle kılan erkeği asıl o kendine köle kılıyor, adam kendi namussuz olduğu için evdeki kadın namusu ile oturuyorsa kendini onunla temize çektiği için iyi aile babası, süper erkek olduğu hayali ile yaşıyor, dışarıda bunu nasılsa hak eden kişilerle, çapkınlığın şanıyla gününü gün ederek yaşıyor.
Ne güzel intikam, tabi bu namus budalası erkek, karım benden vazgeçemez, ben ne yaparsam yapayım gitmez, o bensiz yaşayamaz derken kendi durumunu özetlediğini bilemiyor. Es kaza bu kadın evden gitmeye kalkarsa görün nasıl köpekler gibi yaltaklandıklarını, ikna edemezlerse şiddete yöneldiklerini o da olmazsa öldürmeye kalkmalarını da; normal şartlarda karısını senede 2 kere bile görse, kadın kocasını göremediğinden gitme cesaretini gösterirse de yıllardır ortada görünmeyen aşk geri geliyor…
Peki adam hem dışarıda gezip hem evine gelmeye devam ediyorsa ne oluyor dersiniz? Kadın kocasından sonra ötekine diş bilemeye başlıyor, oda kendisi gibi olsun, kapansın evden çıkamasın istiyor, kendi yapamadıklarını o yaptığı için, birde kocasının ilgisini o aldığı için diğerini kocasından çok o orospu ilan ediyor… Aslında zavallı kocası masum, onu baştan çıkartan ise muhakkak kadındır oluyor, asla kadını kocası kandırmışmış, sevmiştir gibi bir şey kabul edilmiyor… Asıl diğerinin değil, kocasının erkeğin orospusu olduğunu kabul edemiyor..
Namuslu eş, diğerini de tekrar ve sürekli namuslu olmaya davet ederek, kutsal evlilik çatısı altında kalmasını sağlıyor….
Sadece; annenin yerini alan değil, eş olarak kendine yer edinen kadın bir ilişki yaşayabiliyor ama bu tehlikeli, çünkü yaşanan yaşandıktan sonra ilişki bitebilir ama diğerinde gerçek bir ilişki yaşanmadığından ve evdeki eşten çok kutsal anne statüsünü devam ettirdiğinden o ilişki bitemez…
Yaşadığımız coğrafayada 50 sene önce yaşanan sorunlar neyse bugün aynısı yaşanıyor. Bakış açımızı ve eğitim sistemimizi değiştirmezsek 50 yıl sonra da aynı şeyi yaşayacak çocuklarımız. Emeğine sağlık Müge….