Günün sorusu “İnsan deri değiştirir mi?” idi ama arkasından gelen tanımlar sorunun derinliğini anlamamı sağladı. Hepimizin üzerine örtündüğü bu deriler (kimlikler) ile olan yolculuğumuza değinmeye çalışacağım…
Soru : “İnsan deri değiştirir mi?”
Cevap : Hayatımın bugünden önceki bölümlerinde “deri değiştirmek” konusunu hiç düşünmedim. Aslına bakarsan, bukalemun gibi insanlar tanıdım yani her girdiği ortamın kişisi olan karakterlerdi bunlar. Ama onlar deri değiştirmiyor, ortamına göre boyanıp çıkıyorlardı meydana. Bir de “karaktersizler” var onlar deri değil tür değiştiriyorlar sürekli olarak.
Neyse konumuz onlar değil, sanırım kendi derimizi değiştirmek üzerine olacaktı. Fakat, etrafımız omurgasız ve renkten renge giren türlerle çevrili olduğu için onlara değinmeden duramadım yine. Ne diyorduk, “İnsan nasıl deri değiştirir.” Çocukluğumuzdan itibaren üzerimize ilmek ilmek işlenen derileri düşününce onları söküp atmanın zorluğunu fark ettim birden. Önce ırkın rengi var, siyah, beyaz, sarı, esmer, kumral ve uzar gider liste. Özünde hepimiz insanız fakat derimizin yani asıl olan kabuğumuzun rengi ile birbirimizi değerlendiriyor, yok sayıyor, tanımlar koyuyor, kirletiyor, köleleştiriyor, yok sayıyoruz. Bu deriyi atmak mümkün mü? Bilinç seviyesinde çalışarak mümkün. Ancak sistem bunu atmanı istemez, çünkü onlar o derinin rengi üzerinden siyaset yapar ve seni yönetir…
Deri değiştirmenin mecazi bir formuyla devam edelim. Son günlerde kendimi; Tıpkı bir yılan gibi, kabuk/deri değiştiriyormuşum gibi hissediyorum Neden bu ifadeyi sıkça kullandığımı sorguladığımda, deri değiştiren tek hayvanın yılan olmadığını ancak gerekçelerinin aynı olduğunu öğrendim. “Halk arasında “gömlek atma” veya “gömlek değiştirme” olarak da bilinen deri değiştirmenin amacı, vücudun büyümesine olanak tanımaktır. Çünkü pullar esnek yapılar değildir ve hayvanlar ancak pulları ile sınırlanmış olan hacim kadar büyüyebilirler. Kaplumbağalar da benzer şekilde periyodik olarak keratin plaklarının en üst tabakasını dökerek bu plakları genişletirler. Timsahların da vücutları üzerindeki pulların her biri, yine periyodik olarak tek tek dökülür. Hayvanın hangi sıklıkla deri değiştireceği ise tamamen beslenmesine ve büyüme hızına bağlıdır.” İnsanın geçmişten getirdiği ve günümüz yaşam boyutunda yorumlamaya çalıştığı dünya hayatına dair çok fazla teori var. Canlı türlerinin yaşamlarına erişme ve değerlendirme konusunda elde ettiği veriler kısıtlı olduğu için sadece deneyimi yapan ya da gözlemleyen kişinin deneyimlerini gerçeklik olarak kabul etmek zorunda kalıyoruz. Sık sık yüzleştiğimiz hayvanlar üzerinden onların davranışlarına anlamlar yükleyerek tanımlar yapıyoruz. Mesela anlam yükleme konusunda ortalıkta efsane bir dönüşüm miti dolaşır. Orada denir ki ”Kartallar ömürlerinin sonlarına yaklaşırken gagalarını, pençelerini ve tüylerini sökerler, böylece yerine yenileri çıkar ve yeniden doğmuş gibi, ömürlerini uzatabilirler.” Bunun bir efsane olduğunu öğrendiğimde, insanın kendisini aşmak için ne kadar ütopik hayallere inanmak istediğini görmüş oldum.
Biz nasıl bu örüntüleri sahiplenip, bunları üzerimizden çıkarılmaz deri kılıflar haline getiriyoruz diye düşündünüz mü hiç? Güce olan bağımlılığımız bizi bağımlı kılmanın yanında üzerimizdeki kabuğu da değiştiriyor. Her deri bir başkasının düşüncesinden örülmüş ve sizi sıkan, daraltan, kafeste gibi hissettiren örüntüler barındırmıyor mu? Pullarımla (kodlarımla) sınırlanmıştım ve büyümek için onlardan arınmaya ihtiyacım vardı.. bilincimden gelen veri, yaşadıklarıma cuk oturuyordu Konfor alanımı, alışkanlıklarımı, inandığım ve sıkı sıkıya sahip çıkmaya çalıştığım değerlerimi bırakıyor olmak başta zor gelse de, bunu büyüme süreci olarak algılamayı seçtiğimde, aslında özümü değil, ona artık hitap etmeyenleri geride bıraktığımı görmek beni mutlu etti…
Kaç örtünüz var sayabilir misiniz? Bilinçli ya da bilinçsiz olarak sahiplenip giyindiğiniz ve benim dediğiniz kaç düşüncenin içinde kaybolduğunuzu hiç hesapladınız mı? Değerler silsilenizi art arda sıraladığınızda hangisi sizin gerçekliğinizi tam olarak yansıtıyor? Bunları kendinize sorabilme bilgeliğine erişmeniz mümkün mü? Bu kadar fazla pul, deri, zincir, ilmek ilmek dokunmuş sanrılar arasından çıkmak sizce kolay bir çaba mıdır?
Fikirleri değiştirmek, deri değiştirmekle aynı benim için. Üzerime giyip büyüttüğüm tüm ideolojik ve kimliksel fikirler bir müddet sonra beni kendi kabuğu ve sınırları içinde tutmak için baskı uygulamaya başlar. Fikrin amacı kendisini görünür kılmak, benim amacım ise o fikir ile kendimi anlamlandırmak iken günün sonunda fikir/düşünce/inanç savunucuları yani kabuğu/derisi iyice kalınlaşmış olanlar, benim kabuğumu/derimi kalınlaştırmak için şiddete varan baskıya yönelirler. Üzerindeki deriyi kabul etmediğin ve üzerinden çıkarıp atmaya çalıştığın anda; dönek, irtidat (“Riddet” de denilen “irtidadın” sözlük anlamı; bir şeyden başka bir şeye dönmek demektir. Buna göre mürted (irtidat eden), İslam dininden küfre, inkara dönen kişi demektir..), oportünist, fırıldak ve kaypak olarak etiketleniyorsun. Bunlar aklıma gelenler bir de gelmeyenler var… Sonuçta insan olup bir deriyi üzerinden atmaya çalıştığın anda aforoz ediliyorsun ve suçlu görünüyorsun. Bunu sadece dini inançlar için düşünmeyin, siyasi ve ideolojik alanlarda da aynı şeyler oluyor. İnsan dediğin de zaten bunların toplamı değil midir?
Peki ikili ilişkilerimizin üzerimize ördüğü deriler… Onlar o örüntüyü yapan kişi hayatımızda ise ve çıkartamıyorsak kendi varlığımızda asalak gibi yaşayan bir tür haline geliyoruz. Onun istediği gibi yaşamak, onun istediği gibi sevmek, onun istediği şeyleri yapmak, onun istediği mesleği seçmek, onun istediği, onun istedikleri, onun isteyecekleri, onun isteme olasılıkları… O kim? Anne, baba, eş, çocuklar, arkadaşlar, dostlar… Ya da; evdekiler, okuldakiler, iş yerindekiler, sokaktakiler… Ya da; sokaktakiler, otobüstekiler, trafiktekiler… Hey SEN, kendini görebiliyor musun? O kadar deri ve kabuğun altından. Zor değil mi?
Bir mit olan ve gerçeklikle ilgisi olmayan ama insan yaşamına uyumladığında aslında yapılması gereken şey olan, tırnaklarını (çok sevdiklerin), tüylerini (fikir ve ideolojiler), gaganı (yapamazsam ölürüm dediklerin) söküp atabilir misin? Buna cesaretin var mı? Yok mu? Yoksa şayet, çevrende bir deri değiştiren olursa, lütfen ona saygı duy ve kendi cesaretsizliğine de kızma. Bu çok zor bir karar ve eylem ve bunun için yola çıkana destek ol. Yanında ol ya da yol ver…
Sevgi ve güzellikle…
Eski kabuğunu bırakan yılan gibi geçmişimizi bırakabilme yetisine sahip olmak muhtesem olur.. gönüllülüğün biraz beslenmesi gerekiyor sanki insanoğlunda 🙂
İnsan çocuğu bunu ister mi? Korkuları, yeni gelecek olan kabuğunun rengi, onu çirkin mi gösterecek güzel mi gösterecek? kaygısı, hiç bilmedi bir alana çekilmesi ve oranın bilinmezliği . Çok katmanlı, kaotik, aşılması zor engellerle bezeli görünen bir alana geçmeyi arzulamak, harekete geçmek cesaret istiyor ve ben korkak olduğumuzu düşünüyorum. Ki buna kendimi de dahil ediyorum.. Zoru başarma konusunda izlediğimiz morivasyon filmleri ve videoları sonrasındaki bir kaç dakikalık “bilinç sıçraması” haricinde sürekli bir başarı edeceğimiz konusunda şüpheciyim…