İnsanoğlu daima başka bir yerde olmayı istemekten vazgeçmez ne yazık ki… Yaşadığı an’da olmak hiçbir şekilde tatminkar değildir bazılarımız için… Deneyimlediği zaman dilimine her zaman sırt dönerler bilmezler ki ne gerçekleşiyorsa o anlar saniyeler içinde gerçekleşiyor şekilleniyor. Bir tatil anında dahi “ah keşke ….. da olsaydık ” diyebilecek kadar uzak yaşar nefes aldığı zaman diliminden ne yazık ki… Bu satırları okurken dahi kendinizde buna maruz kaldığınız görüntüler gelecektir zihin kameranıza…
An dediğimiz süreçte gerçekten varlık göstermezsek gelecek geçmişin esiri olacak cancağızım. Tekrar tekrar serilecek çarşaf çarşaf sahnene… Hepimizin yaşadığı durum değil mi bu? Doğanın içinde ya da bir sohbet esnasında veya bir arkadaş toplantısında sürekli zihin plan yapıyor “Akşama ne yiyeceğiz?” ” Yarın şu işi nasıl çözeceğiz?” gibi çeşitli versiyonlarda gelecek planları üretiyor istemsizce… Bir tatile göndersek zihin hazretlerini ne dersiniz…
Sürekli planların içinde olmakla nefes aldığımız o kıymetli an’ın hazinelerini kaçırıyoruz . Kontrolü ele alıp yaşadığımız ana teslim olsak getirilerine güvensek öncesine sonrasına yapacak bir şey yok sıkı sıkıya tutunmasak çözümleri kıstırmasak , alanı sıkıştırmasak, zorlamasak… Açsak göğüs kafesimizi en kocamanından bir nefes alsak tüm hücrelerimize işlese mesela…
Çözümsüz, katlanılmaz, çekilmez gördüğümüz an’lar da dahi seçeneklerimiz mevcut… Tüm sorumluluğu üstlen ve biraz uzaktan dışarıdan bakmayı dene. Belki hatalı bir deneyim yaşadın ki hatalı olduğunu sanmam o anki idrakinle yapmış olduğun seçim olabilir. Kabul et her an her saniye yeniden doğduğumuza geliştiğimize göre her doğum yeni bir bilinç değil mi hadi kabul et…
İçsel çatışma yaşama, sadece kabul et. İçinden geçtiğin anı değiştirecek kudretin yoksa zihinsel tüm dirençlerini serbest bırak ve teslim ol. Bırak yumuşasın olan neyse sen güven direnme değişim orada başlayacak güven gösterdiğin yerde … İşte burada şimdiki zaman devreye giriyor AN dediğimiz sistem yaşamın her saniyesinde şu andaki bilincimizin netliği, geçmiş olanın devre dışı bırakılması da AN’da var olmakla gerçekleşiyor… Teslimiyetin huzuruna aç kollarını lütfen
Hayatla arana mesafe koyma… Bazı savaşlar manasızdır bil istedim..
Ve bir şiir ile bu seslenişi noktalandırmak isterim…
Ağır Küfeler ;
En büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek olabilir mi ;
yaralı çocuk kalbimizin ortaya çıkması misal,
en sert köşelerimizin en keskin düşüncelerimizin yansımalarını görmek ne dersiniz
Mızmız halimizin kabulsüzlüğü, fikirlerimizin yargılanması,
Hissedilmeyen pamuk kalbimizin çırpınışlarının görülmesi,
Ele avuca sığmayan hallerimizin bilinmesi,
her duygunun ardına saklanıp çıtayı yüksek tutma halimiz,
cesaretsiz kaldığımız anların bilinmesi,
aldatılmalarımız, aldatmalarımız bastırılmış öfkelerimizin gün yüzüne serilmesi,
tutsak kalmış zihinlerimizdeki mazeretlerimizin bilinmesi,
bağımlılık hallerimiz görülmesi,
kendimizden kaçışlarımız,
sırt çevirişlerimiz
ortada kalışlarımız,
hırslarımız,
küskünlüklerimiz,
hep mi güleriz an gelir katıla katıla ağlarız,
an gelir yıldız gibi ışıldarız,
an gelir iyilik perisi olabiliriz,
an gelir içindeki tüm çakiler çıkarda başka bir hale bürünürsün,
tüm çatlak düşüncelerinin ortaya serildiği halinle,
en ürkek halinin görülmesi belki de senin için en hassas olan durumun herkese alay konusu olarak paylaşılması , en büyük korkunun insanın eline geçmesi,
en kızgın halimizin bilinmesinden aciz kaldığımız her halin görünmesi, daha neler ekleyebiliriz kim bilir hepimizde farklı senaryolar mevcut…
Hep mi mükemmeliz hiç mi arızamız yok…
Kendimizden ayrı gördüğümüz bir o kadar da kendimizle özleşen yanlarımız kendi içimizde dahi kabul görmezken
Hayatta nasıl yer bulsun…
Oysa ne kadar basitti…
Zorlukları kolaya çevirmek ne kadar kutsaldı…
Harikasınız Figen hanım şifa veren bir yazı
şifa olsun teşekkürler
Hayata bıraktığınız değerli izler için teşekkür ederim Figen Hocam
ben teşekkür ederim
Muhteşem bir yazı, kaleminize sağlık
teşekkür ederim
Umut; içimizde gizli kalmış yaraların eşiğine sarmalanmış. Yaralar, geçmişte ait olduğu yerde. Şimdi baka dur önündeki engele, engele destek olan da biz, engeli ortadan kaldıran da bizleriz. İnsan olmak da insan olabilmeyi kolaylaştırmak da biz. Gönül verebilmekte, yol açabilmekte bir adım ötede… Seçebilmek alabilmek niyetiyle can. Varlığınıza katkınıza şükran..
İnsan çocuğuna hep hedefler konuldu ve o hedefler için feda etmesi gerken anları anlatıldı duruldu. İnsan çocuğu büyüyünce mutsuz oldu, canı yandı, öyküsünü sevmedi ama o da çocuğuna aynı makus kaderi dayattı. Bu anlamsız ve saçma döngü hiç bitmedi. Devam etti durdu ve insan kayboldu, giderken de insanlığını da götürdü. Özlemleri, hatıraları, sevmeleri, merhameti, acıları, can yangınları karıştı birbirine ve hal bilmez bir hal almaya başladı. Çıkış var mı? Çok var gibi görünüyor ama nefs, ego, kibir, haset var olduğu müddetçe ya çok geç olacak ya da hiç olmayacak. Umutsuz değilim fakat umudumu da kapıya astım, düşkapanı gibi iyiliği bekliyorum… Teşekkür ederim, her bir satırına…