Mutsuzsan, gel nasıl sürekli mutlu olduğumu anlatayım sana:
Kafana taktığın o küçücük dertleri nasıl artık kafama takmadığımı anlatayım…
Yaşadıklarının aynısını, belki çok daha beterlerini yaşadığımı ama hepsinin içinden geçtikten sonra ne kadar güçlü olduğumu anlatayım…
Mutsuzsan, gel bir gülümsemenin enerjini değiştireceğini anlatayım…
Mutsuzsan, bir başkasının seni nasıl mutlu edemeyeceğini fark ettireyim…
O beklediğin kişinin belki hiç gelmeyeceğini, o gelmese de senin kendini nasıl mutlu edebileceğini anlatayım…
Mutsuzsan ve umutsuzsan, gel sana tüm mutsuzluklardan ve umutsuzluklardan kurtulmanın senin elinde olduğunu, bunun seni nasıl tüy kadar hafifleteceğini anlatayım…
Mutsuzsan, seni mutsuz eden şeyi düşünüp durdukça o şeyi nasıl değiştiremeyeceğini, yalnızca senin mutsuz olmaya devam edeceğini anlatayım…
Mutlu ya da mutsuz olmanın hayatla ya da başına gelenlerle değil senin seçiminle ilgili olduğunu anlatayım…
Gel anlatayım, bir zamanlar ne kadar mutsuz olduğumu, aynı senin gibi…
Korkularımın aşılmaz dağlardan büyük, umudumun incir çekirdeği kadar olduğu zamanları anlatayım…
”Evet, doğru yapıyorsun,” diyen hiç kimse olmadığı halde yüreğime tutunarak bacaklarım titreyerek attığım adımları anlatayım…
İçimin doğruyu bildiğine hep güvenerek…
Cesur olmadım hiç o zamanlar, belki sen de olmayacaksın…
Korkuların bitmeyecek belki ama korkuna rağmen hareket etmeyi öğreneceksin…
O korkuların seni dondurmasına, durdurmasına, kilitlemesine izin vermeyeceksin…
Gözlerini kocaman açıp iyice bakacaksın korkularına ve içine atlayacaksın…
Ve o zaman göreceksin ki onlar zihninde büyüttüğünden çok daha küçükmüş aslında…
Geçip gideceksin hepsinin içinden ve sonra kendini takdir edeceksin ”başardım!” diyerek…
Mutsuzsan, etrafına bak, mutlu olanlara söylenmeyi bırak; her zaman sana uzanacak bir el, bir arkadaş, bir varlık, sana yoldaş olmaya gelmiş biri olacak…
Mutsuzsan, gel hatırlatayım, hepimizin bir gün öleceğini ve sana bahşedilmiş bu hayatı mutsuzlukla geçirmenin nasıl günah olduğunu…
Son nefesini verirken, tüm bu mutsuzluklarına çok pişman olacağını, nasıl ”değmezmiş, ne kadar büyütmüşüm, kendimi boşuna hırpalamışım,” diyeceğini anlatayım…
Mutsuzsan, hatırlatayım sana nefes aldığın her anın şükretmek için nasıl bir vesile olduğunu…
Özel günlerin çok da bir anlamı olmadığını, her günün aslında nasıl çok özel olduğunu anlatayım…
Mutsuzsan, gel mutlu olmak için önce kendini nasıl sevmen gerektiğini, kendine kızgınlıklarını, kendini yargılamalarını bırakıp kendini nasıl bağışlaman gerektiğini anlatayım…
Mutsuzsan, insanlara kızıyorsan, gel onların yaptıklarının nasıl seninle hiçbir ilgisi olmadığını, aslında her şeyin senin algınla şekillendiğini ve yorumlamadan, anlamlandırmadan yaşamanın ne kadar rahat ne kadar huzurlu olduğunu anlatayım sana…
Ve lütfen artık vazgeç, küçük şeylere takılıp o güzel yüzünü asmaktan…
Gülümsemeyi,
Mutsuz olduğun her an mutlu olmayı seçebileceğini hatırla…
Sevgiyle…
Özlem Hatipoğlu