O olup da seyret

Kabul etmek için anlaşılmayı ve anlamayı beklemiyorum.
Çünkü anlamam benim bakış açımla sınırlıdır.
Tıpkı herkesin beni anlayabilmesi de onların bakış açısıyla sınırlı olduğu gibi.
Anlama çabasını bırakıyorum.
Anlaşılmak arzusunu da bıraktığım gibi..
Sadece kabul ediyorum.
Zira kabul; anlamak veya anlaşılmanın ötesindedir.
Kabul; benden ayrı zannettiğimle “bir” olduğumu, sadece yeniden hatırlamaktır.
“Bir” olduğumu hatırlamak ve O her ne ise, tamamen serbest bırakmak…
Bakış açımın sınırları kalktıkça, görüyorum ki şaşıracak hiçbir şeyde kalmıyor.
Böylelikle; her var ettiğim deneyimimi, aslında neden yarattığımı da anlıyorum:
Sonsuz ve sınırsız bir varlık olduğumu, yine yeniden fark edebilmek için diye bir cevap geliyor..
Belli ki her yarattığımla, sınırlarımı zorluyorum..
Bu muhteşem örüntüde, eşsiz ve bana özgü pratiklerle, kim bilir kaçıncı kez yeniden idrak ediyorum.
Yine, yeniden büyülenerek…

O olup da seyret

 

Seyir; ne güzel bir hâl..
Lâkin onunda beş evresi var diyor ustam..
Önce O’nun için (ikilik)
Sonra O’na doğru (ikilik)
Sonra O’nunla (ikilik)
Sonra O’ndan (hâlâ ikilik)
Ve nihâyet; O olupta seyret diyor… (vecd hâli/teklik/O’nunla bir olma/O olma)

Kimsenin benim onayıma ihtiyacı olmadığı gibi, benimde kimsenin onayına ihtiyacım yok kuşkusuz.
Zira her şey ne kadar da muhteşem
Ve ne kadar kusursuz.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir