Odaklanma üzerine

David Lubinski üstün zekâlı bireylerin derinlemesine bilgi edinme eğiliminde olduklarını ve bu kişilerin başarıya, uzun süreli odaklanma sayesinde ulaştıklarını belirtiyor. Odaklanma üstüne kafa yorarken karşıma çıkan bu araştırma bilgiyi hazmetmekle ilgili bakış açımı benzer ve daha açıklayıcı bir hale evirdi.

Odaklanma üzerine

Şöyle bir şey fark ettim geçenlerde. Bir durumu (özellikle korku ve kaygılarımızdan dolayı) ne kadar önemsiyorsak ve olmasının gerekli olduğunu düşünüyorsak (Yine korku ve kaygılardan dolayı) hayat bize çok da bonkör davranmıyor gibi. Yani güzel kadersel hak edişleri almayı; takık olduğumuz alanla takas ediyor gibi. Bu bir yerde bana ne kadar cesaret o kadar hediye gibi geldi. Korkmamayı cesaretli olmayı ve cesaretin getirdiği esnekliğe sahip olmakla ilgili…

Odaklanmam üstüne çağrıştırdıkları şeyler kuvvetli bir inisiyasyonun eseriydi. Bu bir çeşit bilgi. Bilgiyi yük edinmek ve esas bilgeliğin farklı olması durumu. Hiçbir bilgi içselleştirme süreci geçirilmeden insanı farkındalığa itmez. İçselleştirme sürecini geçirmek demek de realiteleri bizatihi olarak deneyimlemek ve bunun sonucundaki çıkarımlarımızı sorgu ve odaklanarak geçirmek demek. Bilgeliğe ve farkındalığa giden yolun realiteleri deneyimlemekten geçtiğini ve bunu ancak realitelerle yüzleşebilme kapasiten ve deneyimlemenin verebildiği…Bunlar olmadığı müddetçe yüklendiğin bilgiler ancak yük. Deneyimlediğin meditasyonlar seni bir yere kadar götürebilir.

Bilginin tesiri üstüne düşündüğümde; zaten ana kaynak olan kendisi, kişinin realitelerine hakim olma süreciyle doğrudan ilintili. Hakim olma süreci ise odaklanma kapasitesi. Odaklanma kapasitesi ise muhakkak ki kişinin iradesi ve dolayısı ile ruhsal kudretiyle bağlantıda. Bana göre bir insanın çocuğuna verebileceği en güzel hediye odaklanma üstüne çalışmalar olmalı.

Bazı insanlarda bu, doğuştan gelen bir güç olabiliyorken çoğu insanda bu güç olamayabiliyor. Nedeni ise her birimizin ruhsal kudretinin aynı seviyede olmaması. İradeyi ve odaklanmayı güçlendirecek çalışmalar bu yolda ilerlemenin altın anahtarı. Mesela işin içinden çıkamadığımız bir matematik sorusuyla saatlerce uğraşmak gibi. Evet, tek bir soruya saatlerimizi hatta günlerimizi vermek gibi. Gerçekten insan, iradesiyle odaklanma kapasitesiyle uğraşmaya ne kadar erken yaşlarda başlarsa ilerleyen yaşlarda çok daha rahat etmeye başlıyor.

Çünkü ilerleyen yaşlar insanın konfor alanından çıkışıyla ilgili olarak kendine verdiği eziyet daha fazla olabiliyor. Ve alınacak yol; verim itibariyle insanın zihinsel gelişimini de baz alırsak, belki de hayatın hiç olmayacak kadar kolay akmasını sağlayabilecek anahtarın bu olduğunu düşünüyorum. Altını çizdiğin bir kitabın satır arasından cümleleri orada bırakmamaktan bahsediyorum. Bazen tek bir cümleye dönüp dönüp bakmak.

Bazen de bir cümle üstüne düşüne düşüne ölmekten bahsediyorum. Yara yara ilerlemek… Böyle bir örnek. Ya da ikili ilişkilerimizde de böyle bir tutum üzerine; bir kişinin her hâlini gözlemlemek her zerresini incelemek ve bilmek istemek. Odaklanarak, defaatle…

Modern zamanların hepimizi zorladığı bu zaman akışında, geniş zamanlar algısına bir yerden tutunmaya çalıştığımız tüm eylemlerimize ‘odaklanarak’, yaşamayı diliyorum. Şimdi, tüm yüzeysel ‘şeylere’ istinaden: “Keşke bilselerdi!”…

Yazar

Benzer yazılar

1 Yorum

  1. Murat Tali - YY

    Sevgili Emine, bu yazında odaklanmanın gücünü ve hayatımıza kattığı derin anlamı öylesine etkileyici bir dille aktarmışsın ki, okurken adeta zihnimde yeni pencereler açıldı. Özellikle, dikkat dağıtan dünyanın içinde nasıl merkezde kalabileceğimizi ve içsel huzura ulaşabileceğimizi anlatışın, hem ilham verici hem de düşündürücüydü.
    Kalemine sağlık, böylesine derin ve anlamlı bir konuyu bu kadar akıcı ve etkileyici işlediğin için teşekkürler! Yazılarının devamını heyecanla bekliyorum.

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir