Şahmaran – Süreç ve hikaye II

Dostlar; 1. bölümde Şahmaran’a tarihsel ve sanatsal yaklaşımda bulunmuştum. 2. Bölümde ise Şahmaran’ın kelime anlamını, kim olduğunu, nerede yaşadığını, ve hikâyesini anlatmaya çalışacağım.

Şahmaran’ın Kelime Anlamı Nedir?

Şahmaran kelimesi Farsça kökenli. Şāh-ı mārān “Yılanların Şahı veya Hükümdarı” anlamında. Bu kelime; Farsça “Şāh” (Şah, Padişah, Hükümdar, Baş, Başkan, Lider) ve “Mārān” (Yılanlar) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmakta. Maran; “mār” (yılan) sözcüğünün (+an) ekini almış, çoğul hali…

Şahmaran Kimdir?

Aslı “Şah-ı Meran” olan isim, halk arasında söylene söylene önce ‘’Şahmeran’’ sonra “Şahmaran” olmuş. Şahmaran; dünyalar güzeli bir kadın yüzlü, insana benzeyen bir maran. Başı ve gövdesinin yarısı insan, gövdesinin diğer yarısı ise maran olan efsanevi bir canlı.  Bütün maranlar ona bağlı ve hiçbir maran onun emrinden çıkmaz…

Şahmaran Efsanesi, Anadolu’nun önemli efsanelerinden ve mitlerinden biri. Mistik bir yapı göstermekte. Genellikle Akdeniz Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu’da anlatılmakta. Şahmaran veya Şahmeran ya da Şah-ı Meran olarak dillendirilmekte…

Şahmaran - Süreç ve hikaye

Şahmaran Nerede Yaşamaktadır?

Efsaneye göre Şahmaran, Mersin’in Tarsus sınırları içerisinde ya da Adana’nın Ceyhan ile Misis arasındaki Yılan Kale’de yaşamış. Şahmaran, ona hizmetkâr maranlarıyla birlikte yeraltında bir mağarada yaşamakta. Gözleri kilometrelerce uzağı görebilen, üstün niteliklere sahip bir varlık. Mağara, yerin tam yedi kat altında. Yer altında ayrı bir Dünya vardır. Görkemli bir bahçe içinde müthiş büyüklükte bir hazine saklıdır…

Günümüzde Mersin’in Tarsus ilçesinde bir “Şahmaran Heykeli” vardır. Efsane, ayrıca Adana, Gaziantep, Mardin yörelerinde de anlatılmakta. Bu yörelerde Şahmaran ismine sıklıkla rastlanır. Gaziantep’in İslâhiye ilçesinde Şahmaran isimli bir köy bulunmakta. Bugün hala Misis yakınında Çokçapınar köyünde Şahmaran Mağarası adı altında bilinen kutsal bir mekân vardır…

Mardin’de resim ustaları uzun yıllardır Şahmaran’ı farklı şekillerde tasvir ederler. Günlük kullanılan yerlerde bu figüre rastlamak sıkça mümkün…

Şahmaran Efsanesi Nedir?

Çok çeşitli versiyonları anlatılıyor günümüzde efsanenin. Kısaca hatırlayalım isterseniz en yaygın olan hikâyeyi…

Bundan binlerce yıl önce, Misis Ülkesi’nde, yerin yedi kat altında, bir mağarada yaşayan maranlar varmış. Maranlar oldukça bilgili, vicdanlı ve şefkatliymiş. Bilge canlılarmış. Bir de maranların şahı varmış. Şahmaran… Tüm maranların barış içinde yaşamasını sağlayan, oldukça genç ve güzel bir kadınmış. Maranları Şahmaran’a gönülden bağlıymış. Onun emirlerine hiç karşı gelmezlermiş. Ona itaat ederlermiş. Şahmaran adaleti hiçbir zaman elinden bırakmayan bir lidermiş…

Günlerden bir gün, Misis Ülkesi’nde fakir bir ailenin oğlu olan Cemhan (Farklı dillerde Cemşab-Tahmasp-Cansab-Camasb olarak adlandırılır.) arkadaşlarıyla beraber kara kovan balı arayıp bulmak için ormana gitmişler. Cemhan ve arkadaşları dolaşırken tesadüfen bir mağara görmüşler. Mağaraya girmişler. Mağara balla doluymuş. Balı çıkarmak üzere kuyuya inen Cemhan’ı, bütün balı yukarı çeken arkadaşları aç gözlülükleri yüzünden kuyuda bırakıp gitmişler. Mağaradan çıkmaya çalışan Cemhan, mağarada bir küçük delik ve oradan parlayan bir ışık fark etmiş. Oraya doğru yaklaşmış ve bakınca gözünü kamaştıran çok parlak bir ışık görmüş…

Deliği genişletip içinden geçmiş. Işığa doğru ilerleyen Cemhan, bir anda Şahmaran’ın büyülü bahçesini görmüş. Havuzun içinde, etrafında dolaşan maranları ile beyaz tenli, güzeller güzeli Şahmaran varmış. Şahmaran’ı ilk gören insan Cemhan olmuş. Şahmaran’da, bir anda Cemhan’ı karşısında görünce şaşırmış. Ama gülümseyerek ve nazik bir şekilde onu karşılamış. Ona kendisinden korkmaması gerektiğini söylemiş…

Şahmaran Cemhan’a farklı yiyecekler ikram edip kendi ülkesine nasıl ve neden geldiğini sormuş. Cemhan hikâyesini uzun uzun anlatmış. Şahmaran ‘’İnsanoğlu nankördür, hilekârdır. Küçücük menfaatler karşısında birbirine muazzam zararlar verir’’ demiş. Günlerce sohbet etmişler. Cemhan Şahmaran’a Yeryüzü’nde kalan Misis Ülkesi’ni uzun uzun anlatmış…

Cemhan, Şahmaran’ın isteği üzerine onun yanında yaşamaya başlamış. Zamanla Cemhan Şahmaran’ın güvenini kazanmış. Sonra birbirlerine alışmışlar ve birbirlerine âşık olmuşlar. Cemhan uzun yıllar boyunca bu mağarada Şahmaran’la beraber yaşamaya devam etmiş. Bir de kızları olmuş…

Cemhan uzun yıllar Şahmaran ile yaşadıktan sonra geride bıraktığı ve özlem duyduğu ailesini görmek amacıyla mağaradan çıkmak için izin istemiş. Şahmaran belli bir süre sonra geri dönmesi şartıyla ona izin vermiş. Ancak varlığını ve yerini kimseye söylememesini istemiş. Cemhan Şahmaran’a söz vermiş. Mağaradan çıkmış ve ailesinin yanına gitmiş. Babası, annesi ve iki kardeşi Cemhan’ı görünce çok sevinmişler. Çünkü onun öldüğünü düşünüyorlarmış…

Bu arada Misis Ülkesi’nin Hükümdarı amansız bir hastalığa tutulmuş. Hekimler çare bulamamış. Vezir’in bulup getirdiği Kâhin ise Hükümdar’a, hastalığının tek çaresinin Şahmaran’ın yakalanıp öldürülmesi ve onun etinden bir parça yenmesi olduğunu söylemiş. Şahmaran’ı gören ve yerini bilen birinin varlığından emin olduğunu, maranlarda olduğu gibi onun da vücudunun pullu olabileceğini dile getirmiş…

Ülkenin dört bir yanına haber salınmış. Bütün erkekler toplanmış. Herkes sırayla hamama sokulmuş ve vücutları en ince ayrıntısına kadar kontrol edilmiş. Sıra Cemhan’a geldiğinde Cemhan önce kaçmaya çalışmış. Ancak durumu fark eden askerler, onu hemen yakalamışlar. Cemhan’ın sırt derisinin maran derisi olduğu görülmüş…

Cemhan zindana atılıp sorguya alınmış. Ona korkunç işkenceler etmişler. Önce her şeyi inkâr etmiş Cemhan. Ancak çektiği işkencelere dayanamamış ve Şahmaran’ın mağarasının yerini göstermek zorunda kalmış…

Hükümdar’ın askerleri Şahmaran’ın mağarasına gitmişler. Şahmaran’ı yakalayıp saraya getirmişler. Öldürmek amacıyla ona korkunç işkenceler etmişler. Şahmaran ölmeden önce ”Ben insanoğluna itimat edilmeyeceğini, ihanete uğrayacağımı aslında biliyordum. Ancak ne çare ki aldandım.” demiş.

Son nefesini vermeden önce başucunda ağlayan Cemhan’a bir öğüt vermiş; ”Benim etimi kaynatıp Hükümdar’a içir ki kurtulsun, ağzımdan aldığın zehri Vezir’e ve Kâhin’e içir ki ölsünler. Kuyruğumu da kaynatıp sen iç ki sana şifa olsun” demiş. Cemhan, Şahmaran’ın son isteklerini yerine getirmiş. Hükümdar da kısa sürede iyileşip Cemhan’ı veziri yapmış…

Rivayet odur ki bir süre sonra Şahmaran’ın ve maranların ona öğrettiği üzere Cemhan, Lokman Hekim olmuş. Halkına bin bir çeşit bitkiyi kullanarak, ölünceye dek şifa dağıtmış.

Mağarada kalan Şahmaran’ın kızı ile maranlar, hala Şahmaran’ın öldürüldüğünden habersiz onun gelmesini bekliyorlarmış. Ne zaman ki öğrendiler, o gün Misis Ülkesi’nin tüm toprakları, maranların istilasına uğrayacakmış. Şahmaran’ın kızının halen varlığının, toprağın ve yer altı sularının sakladığı bir sır olduğuna inanılmakta…

Şahmeran’ın ölümü Medusa’nın ölümüne benzemekte. Her iki ölümle ele geçen sihirli güç, insanlığın sağlık ve şifa bulması için kullanılmış. Günümüzde kullanılan asaya sarılı iki yılanın ise Şahmaran’ın tıp alanındaki bilgeliğinden ve Lokman Hekim’den geldiği düşünülmekte…

2. bölüm burada bitmekte. 3. Bölümde kişisel yorumlarımla farklı bir yol çizmeye çalışacağım.

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

1 Yorum

  1. Murat Tali

    Çocukluğumızda anlatılan Şahmaran hikayesinde “Şahmaran” karakteri nedense ürkütücü geliyordu, şimdi okuyunca hikayeyi derin bir saygı uyandırıyor. Teşekkür ederim İbrahim Hocam

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir