Bir sevdadır yaşamak… Candan öte… Candan içre…
Yüreğimizde, sesimizde, sözümüzdeki…
Elimizdeki…
Özümüzden gözümüze gönlümüze sızan bir ışık gibi…
Bir temadır yaşamak…
Bize aslını gösterene kadar evirir, çevirir kendini…
Sırf biz tekrar okumayı öğrenelim,
Tekrar yürümeye başlayalım diye…
Yeni bir dil gibi,
Sessizlikte konuşulanları, kalabalıklardaki sessizlikleri duyabilelim diye…
Her isim, her şekil her varlık, bir giysi, bir mihenk…
Hepsi yol arkadaşımız olurcasına bir yolda…
Şahmeranımız…
İçimizdeki kadınımız, erkeğimiz olur mu CAN’ımız…
Varımız, yoğumuz …..olur mu zannımız…
Ötekimiz, berikimiz olur mu Bir’imiz…
Olur mu bir İm, bir İz meramımızın meramına…
Seslemek çok basit ve çok büyük bir akide döner…
Hele ki anlatmak, resmetmek, renklemek, çizmek çok büyük bir yürek ister.
Akıbeti, yaşamaktır. Söylediğinin içini dışını, olanını, olmayanını… Ta ki bir sözcük kalmayıncaya kadar…
Şahmeran… Ölüm… Doğum… Kendi kabuğunu içerden kırarak yumurtadan doğanların evreni…
Yürek ister seslemek söylemek…
Nasıl doldurduk şimdiye kadar Şahmeranımızın içini…
Nasıl dokunduk?
Dokunduk mu?
Görebildik mi ?
Duyabildik mi kalbimizin meramını? Dinledik mi?
Nasıl anlatacağız Peki?
Nasıl çizeceğiz?
Tabi ki elimizdeki hamurla yapacağız. Harcımızda ne varsa…Olmayanı Şahmeran anlatacak bize… Masal olup, şiir, şarkı, dans olup haykırarak
anlatacak bize… Renk olup serpiştirecek saçlarımıza gökkuşağını…
Anlatan biz, dinleyen biz…
Ne güzel bir tek başınalıktır
Koca evrenin dostluğunda…
Yüreğine sağlık