Spiritüel camianın yanlış bilinen 14 miti

Birçok konuda kalıplaşmış inançlarımız veya yanlış olsa da doğru olarak kabul edip, içselleştirdiğimiz bilgiler vardır. Öyle ki bu bilgiler, bir süre sonra tıpkı batıl inançlar mantığında çalışmaya başlarlar. Sebebini sorgulamayız ya da ‘bir dakika bu çok mantıksız’ demeyiz. İşte bu yazımın konusunu, spiritüel camianın yasa gibi kabul ettiği, aslında hiç de öyle olmayan bazı mitleri oluşturacak.

1. Sen yaşlı bir ruhsun.
Bunu ilk kim ortaya atmış veya nasıl ortaya çıkmış bilemiyorum, fakat bir insanın ruhunun gerçekten ne kadar yaşlı olduğunu öğrenmemiz pek mümkün görünmüyor. Buna dair bir kanıtımız da yok açıkçası. Belki bazı kişiler regresyon terapilerinin veya medyumnik celselerin buna kanıt olabileceğini söylerler, ama yine de bu, bir hesap yapmak için yeterli değildir. Yeterli olup olmadığını bir kenara bırakalım; zaten gerekli de değildir. Çünkü önemli olan ‘ruhun yaşı’ değil; içselleştirdiğimiz derslerdir. Ayrıca hepimiz aynı kaynaktan gelen ve yine aynı kaynağa dönecek olan varlıklarız. Ancak ikilikleri ve ayrımları bıraktığımızda ilerleyebiliriz.

Spiritüel camianın yanlış bilinen 14 miti

2. Senin özel bir amacın var; yaptığın dünyevi işleri bırakmalısın.
Biz bu dünyayı deneyimlemeye geldik. Dünyevi dediğimiz işler aslında bizim tekamül etmemiz için gerekli birer itici kuvvetlerdir. Bunlardan kopmaksa amaç, o zaman neden dünyada bedenlenmiş olabiliriz? Pekala bir insan, kurumsal bir firmada çalışırken de ruhaniyete önem verip, kendini geliştirebilir. Hiçbir iş diğerinin altında veya üstünde değildir. Bu hiyerarşiler, tercihler ve etiketler geride bırakılması gereken şartlanmalardan başka bir şey değildir.

3. Spiritüel farkındalığı olanlar her zaman daha mutlu ve huzurludurlar.
Hepimiz insanız ve hepimizin duyguları var. Hiçbir insan trajediden muaf değildir. İyi ve kötü her deneyim bizim içindir. Duygu ise insan hayatındaki en doğal ve normal parçasıdır. Mutlu, üzgün veya öfkeli hissettiğimiz zamanlar olacaktır ve bundan da kimse kaçamaz. Duygular aslında hareket halindeki enerjilerdir. Enerji devinim halindedir ve akmalıdır. Önemli olan negatif dediğimiz, bizi aşağı çeken duyguları fazlaca taşımamaktır. Olumsuz duyguları fark edip, olumlu olana dönüştürebiliriz ve böylece iyileştirebiliriz. Asıl huzur ve mutluluk insanın kendini tüm yönleriyle kucaklaması ve değişim için adım atması ile gelecektir.

4. Kitaplar, seminerler ve insanlar bilmediğimiz, halihazırda sahip olmadığımız bir şeyi bize öğretebilir.
Kitaplar seminerler ve insanlar (öğretmenler, gurular, liderler vb.) bizlere sahip olmadığımız ya da hiç bilinmeyen bir şeyi öğretemezler. Onlar zaten bizde olanı hatırlatırlar ve onlara erişmemizde bize yol gösterirler o kadar. Mucize yaratamazlar. Zira onlar da insan varoluşundadır ve bu varoluşu deneyimlemektedirler. Aradığımız şeye zaten sahip olarak doğduk ve mesele bunu fark edip, o eşiği aşmamız olacaktır. Eğitimler, seminerler, öğretmenler veya kitaplar bize yardımcı olacak olan araçlardır yalnızca.

5. Spiritüel farkındalığı veya maneviyatı yüksek insanlar belli bir şekilde davranır, konuşur ve hareket eder.
Bir kişinin kendini topluma nasıl gösterdiği, onun içsel durumunu göstermez. Burada işleyen birçok süreç vardır. Belki de farklı gösterme eğilimi vardır ve karşısındaki topluluğa kendini olduğundan farklı gösteriyor olabilir. Ya da zihinsel bir problem yaşıyor olabilir. Zaten grup davranışlarında belli normlar ve kurallara uyularak harekete edilir, aksi halde toplumsal düzen sağlanamaz. Bu gibi insanların nasıl konuşmaları veya davranmaları gerektiğine dair bir kural ya da kalıp yoktur. Davranışları, duyguları ve düşünceleri genellikle uyum içinde olan bir kişi, dürüstlüğü, bütünlüğü ve sevgiyi zaten yayacaktır. Dolayısıyla maneviyatı da artacaktır.

6. Doğru ve yanlış yollar vardır. Spiritüelliği yüksek insanlar yanlış yollara sapmamalıdır.
Aslında doğru ve yanlış yoktur. Sadece farklı yollar ve kararlar vardır. Ve meydana gelen her şey belirli bir zaman, koşul ve mekan için ilâhi şekilde mükemmeldir. Hayat aslında hataların olmadığı sadece derslerin olduğu karmaşık bir haritadır. Buna Darwin’in evrim teorisi açısından bakabiliriz: Hepimiz hayatta kalmak istediğimiz için ‘evrimleşme’ gibi doğal eğilime sahibiz. Böylece doğaya ve koşullara uyum sağlarız. Bu sadece bakış açısını değiştirmek ve daha bilinçli bir şekilde evrimleşmekle ilgilidir.

7. İlâhi bir zirve vardır ve insanlar spiritüel olmak istiyorlarsa oraya ulaşmalıdırlar.
Ruhsal bir yolculukta varacağımız bir nokta yoktur veya bir dağın zirvesi yoktur. Ruhsal bir yolculuk sürekli bir değişim, evrim ve büyüme sürecidir. Her ruh buraya insan olmayı deneyimlemeye ve belli bir hayat planını gerçekleştirmeye gelmiştir. Her zaman öğrenir insan ve ne kadar çok bilmediğini fark ederse bilmediği şeyleri de öğrenecektir. Bu da tekamül etmesini sağlayacaktır.

8. Kendinizi bulabilmeniz için kesinlikle manevi bir yolculuğa ihtiyacınız vardır.
İnsanın içinde olanı bulması için hiçbir yolculuk, guru, öğretmen, eğitim veya seyahate ihtiyacı yoktur. Aranan şey kaybolmuş değildir; sadece üstü örtülmüştür. Yine de bir eğitim, öğretmen veya seyahat ilham veriyorsa elbette yapılabilir. Ama farkındalık artmıyorsa bunların da bir faydası olmayacaktır. Bu tıpkı olaylara at gözlüğünü çıkarıp bakmak gibidir. O gözlük çıktığında daha fazla şey fark edilecektir. Aynı gözlükle bir spiritüel seyahate çıkıp, o gözlüğü çıkarmadan geri gelmek mantıklı değildir.

9. Maneviyatın veya spiritüelliğin seviyeleri vardır. Bazı insanlar diğerinden daha fazla aydınlanmıştır.
Başkalarından daha aydınlanmış veya daha az aydınlanmış kimse yoktur. Herkes ruhen eşittir; sadece tekamül farkları vardır. Maneviyatta üstünlük yoktur. Elbette peygamberler Allah’ın özel görevli ruhlarıdır. Onlar insanlığa örnek olması için gönderilmişlerdir. Sonuç itibari ile “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz.” Bakara 156. Ayet

10. Herkes spiritüel değildir.
Hepimiz ruhsal deneyim yaşayan insanlarız. Sadece bazılarımız yaşamda yol aldıkça bunu unutabilir ve bundan uzaklaşabilir. Ebeveynlerimizden, kültürümüzden veya çevremizden bazı şartlanmalar edinmiş olabiliriz. Bunların farkına vardıkça ve bu şartlandırmaların doğasını gördükçe, değiştirmeye çalıştıkça kendi ruhsal varlığımıza dönebiliriz.

11. Spiritüel veya manevi farkındalık için bir uygulama veya yol gereklidir.
Spiritüelliğimizi veya maneviyatımızı fark etmek için meditasyon yapmak, yoga yapmak ya da dini bir ritüeli sürekli tekrarlamak gerekli değildir. Bu anlamda farkındalığı arttırmak için kesin olarak belirlenmiş bir yol ya da süreç de yoktur. Dinsel, ruhsal öğretiler ve uygulamalar, aslında bizim maneviyatımızı kuvvetlendirmemiz için yollar sunarlar ve elbette bunları yapabiliriz, ama maneviyata giden yolun sadece bunlardan geçtiğine inanmak yanlıştır. Şöyle düşünün: A kişisi maneviyatını kuvvetlendirmek istiyor ve dini ritüellerini harfiyen yerine getiriyor, fakat bunu hem içselleştiremiyor hem de insanlara kötü davranıp, kalplerini kırıyor. Bu durumda bu kişinin maneviyatının kuvvetli olduğunu söyleyebilir miyiz?

12. Ego en büyük kötülüktür; onu yok etmelisin.
Gerçek şu ki ego aslında masumdur. Ara sıra ‘acımasız bir dünyada’ kendimize iyi bakmamızı hatırlatan en ilkel parçamızdır. Temel işlevi bizi, bize ait olmayan her şeyden korumaktır. Bu yüzden ikilik hissini artırması ve ruhsal gelişimimizde ‘kötü faktör’ gibi algılanması mantıklıdır. Hayatın düalitesi (ikilik) için de gereklidir. Önemli olan egonun esiri olmamak ve aşırıya kaçmamaktır. Sürekli ‘dünya acımasız, insanlar acımasız; o halde ben de acımasız davranırım’ dersek orada bir problem var demektir.

13. Sürekli enerjinizi yükseltmeli ve enerji vampirlerine karşı korunmalısınız.
Bu, hayatın olağan akışında pek mantıklı değildir. Bunun yerine yapabileceğiniz şey, daha fazla öz-farkındalığa sahip olmaktır. Hepimiz birbirimizin enerjisini alırız veya yansıtırız. Bazı insanlar bunu diğerlerinden daha fazla yapar; tıpkı duygusal bir sünger gibi. Ama ne kadar enerji çekerseniz çekin; günün sonunda artık size hizmet etmeyen enerjiyi ‘bırakarak’ kendinizi rahatlatabilirsiniz. Çevrenizde sizi negatif yönde etkileyen ve enerjinizi çeken insanlar varsa onları uzaklaştırmak bir çözüm olmayabilir. Çünkü bu, onlardan öğreneceğiniz dersleri de engelleyebilir. Hatta bu insanlar en yakınınız olabilir. Ancak sınır çizmeniz, alanınızı korumanız önemlidir. Şunu unutmayın: Karşılaştığınız her insan, size bir şeyler öğretmek için buradadır. İstediğiniz kadar onları engelleyebilirsiniz; ancak ders, bir sonraki kişide size geri dönecektir. İnsanları tamamen engellemek yerine onlarla yüzleşin ve kendinize şunları sorun: Bu kişi bana ne öğretiyor? Neden bu insan beni rahatsız ediyor? Bunu değiştirmek için ben ne yapabilirim?

14. Maneviyat kutsaldır ve bu nedenle ücretlendirilmemelidir.
Emek gücü, genel anlamda bir potansiyeli ifade eder ve insanın belli bir kullanım değeri üretirken harcadığı zihinsel ve fiziksel yeteneklerin bütününü anlatır. Bir insan size bu yolda herhangi bir yöntemle ya da bilgisiyle destek oluyorsa belli bir zihinsel veya fiziksel yeteneklerini kullanıyor; emek harcıyor demektir ve emek gücü değerini almalıdır. Zira size ayrıca kişisel zamanından vermektedir. Yalnız burada çok hassas bir denge vardır. İnsanların ulaşabilmesi için hakkaniyetli bir maddiyat akışı sağlanmalıdır. Bu gibi konular maddi çıkar aracı haline geldiğinde, orada tehlike var demektir.

Nora Gülüm Erdinç

Yazar

Benzer yazılar

2 Yorum

  1. Murat Tali - YY

    Son zamanlarda “kendini bulmak” adı altında ruhunu yitirenlerin, “yüksek benlik” masalına sarılıp dünyayı inkâr edenlerin sayısı arttıkça, böyle yazılar nefes gibi geliyor. Bu metin, sadece bir yanlışlar listesi değil; hakikatin gürültüden sıyrılmış çıplak sesini duyuruyor. Spiritüel kisveye bürünmüş kibirli cehaletin ve incitici aydınlanma oyunlarının maskesini düşürüyor. Özellikle “acıdan kaçan spiritüellik”, “yüksek frekansla her şey çözülür” gibi mitlerin çürütülüşü, modern kişisel gelişim endüstrisinin eleştirisinden çok daha derin bir içgörüyü taşıyor.

    Ruhun sadece ışıkta değil, karanlıkta da büyüdüğünü; gerçek değişimin kaçınmakla değil, yüzleşmekle mümkün olduğunu hatırlatıyor bu yazı. O yüzden de sahte parıltıların ardına gizlenen boşlukları değil, özün sessiz ama güçlü sesini takip etmeyi öneriyor. “Ben değiştim” demenin değil, gerçekten dönüşmenin zorlu ama onurlu yolculuğunu anlatıyor satır aralarında. Eline, yüreğine, berrak kalemine sağlık… Teşekkür ederim, böyle bir yazıya vesile olduğun için.

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir