Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

İki Aslan

İki aslan gördüm rüyamda. Korktum desem diyemem. Ama ürperdim ve uzaklaştım. Etrafımda çemberler çizerek bana yaklaştılar. Nihayet aramızda 3-5 adım kala uyandım.

İki Aslan

İki Aslan

Beri yanda vahşilik, delilik
Öte yanda körlük, bilinmezlik
Sordum iki aslana
Nasıl geçilir bu eşik?

Cehalete izin veren
Vahşiliğini bile seven
Tüm körlüğü gideren
Aşk lazım gele dediler.

Dedim aşk beni yaktı çoktan
Kardı külüm, kattı çamura sil baştan
Sanki yine başa sarıyor
Hep dönüyor, hiç durmuyor bu devran.

Dediler canın hala çıkmamış
Kökün aşk odunda yanmamış
Bak buradayız biz hala
Heves, korku seni daha salmamış.

Derler ki arzular, hevesler yüzünden bitmezmiş insanın ıstırabı. Ya arzuladığın şeye erişememekten ya da eriştiysen onu kaybetmekten korkmak da cabası. İşte bu da asıl cehennem. Aslında burada ve şimdi yanıyoruz yani. Sonrasını sormayın orası pek belli değil. O halde arzulardan geçmek lazım ki ıstırap bitsin. Ama arzulardan geçmek de yaşamıyor olmak gibi. Arzu olmadan ne yaratır ve ne yaşar ki insan?
Arzuların peşinde koşsak ve günün birinde doygunluğa ulaşsak olmaz mı?

Arzuladığın şeyi yapmak, ıstıraba gebe. Çünkü tuzlu su içmekten farksız. Susuzluğunu giderme şansı yok. Arzuladığın şey cehaletin bir ürünü. Canının yanacağını bile bile insan ateşe atlar mı? Atlıyor işte insan evladı. Üstelik onu yapmanın tekrarlar, döngüler, alışkanlıklar ve bağımlılıklar yaratma şansı çok yüksek. Sonra çık o döngüden çıkabilirsen. Rahmetli bir dostum kadınları çok iyi tanırdı ve bin kadın ile beraber olduğundan söz ederdi şakayla karışık. Ama aşık olmadığı halde beraber olduğu her kadında “kalbimin aşka dair kredisini biraz daha tüketiyorum” derdi. Aşk ister, aşk özlerdi; nur içinde yatsın. Her ilişkide biraz daha eksiliyordu umudu. Çünkü güven duygusu tükeniyordu. Oysa aşk deliliktir, icabında başını gönüllü koyarsın ortaya ve bundan mutluluk duyarsın. Saygıdeğer Buda, kadınlara düşkünlüğü ile bilinen ama onun müridi olmak isteyen birini “önce bir yıl genelevde yaşayacaksın” diye göndermiş. Aradan epey zaman geçtiğinde kendisine “kaçıncı kadından sonra aradığının gerçekte başka bir şey olduğunu anlayacaksın” diye sormuş. Kaçıncı kadından, erkekten, satın almaya ya da fethetmeye çalıştığın “şey”den (ya da “mal” mı deseydim?) sonra, hangi alkıştan, övgüden, zaferden sonra bitecek arayış? Cehaletin bitmesi, arzuladığın şeyi yaparak mümkünse de epey cehennem ateşinde yanmak demek bana sorarsanız bu. Görünüşe göre hepimiz yanıyoruz da…

Doğrudan arzunun kendisini yaksak?

Yok saymak ve sanki o arzu hiç orada değil gibi dikkatini başka bir şeye vermek ya da manevi bir yola adanarak arzularınla savaşmak ve böylelikle onları yakmak da mümkün değil. Deneyenlere sorun. Her defasında daha büyük bir canavar olarak geri gelir arzu. Bastırmak onu büyütür. İttiğin seni geri iter. Dövmeye kalktığın gücü yettiğinde sana efelenir. Yakmış gibi rol yapsan, ben oldum desen, ustalık satsan ne kâr? Cehennemini daha da büyütürsün olsa olsa. Bu böyle.

Yakmak ne ola ki o vakit? O arzuya derinden bakmak, onu gerçekte hangi ihtiyacın çaresi olarak gördüğünü kavramak, ihtiyacının nereden kaynaklandığını sezmek ve o ihtiyacı onurlandırmak. Bu hoyrat evrende görülmeye, sevilmeye ihtiyacım var diye kırk küsur dolambaçlı yol icat ettiğimi ve bunların her biri ile kendi başıma çoraplar ördüğümü görmek. Sevilme ihtiyacımı mümkünse önce Tanrıya bile başvurmadan kendi içimde gidermek. Ben kendimi sevmediğimde Tanrının sevgisi bana nasıl erişebilir ki?

Sanırım hiçbirimiz aslan terbiyecisi değiliz. Kaldı ki o aslanlar da terbiyesiz değil. Hatta belki onlar bizi terbiye etmek için var sanki. Kim olmadığımızı görelim de gerçek varlığımıza soyunalım diye.

Bir zamanlar kaldığım bir evde akşamüzeri vakti yalnız başıma yatakta uzanırken bir şey beni tuttu ve sıktı. Dualar okuyorum Allah’a yalvarıyorum bırakmıyor. Öylece sıkıyor. Çırpınıyorum boşuna, bağırmak istiyorum sesim çıkmıyor. En sonunda teslim oldum. İçimden de dedim ki “sen beni ister bırak ister bırakma ben seni bıraktım”. O her ne idiyse bir anda beni bıraktı ve bir daha gelmedi.
Bana sorarsanız olan her ne ise ona teslim olmak iyidir. Ama işte teslim de olamayız. Teslim olacak olan kim? Hem kim bir aslana teslim olmak ister ki? Teslim alınacağımız güne dek arslanlardan kaçar ama onlarsız da yapamayız. Hayat da böyle bir oyun ve devran da böyle dönüyor işte…

Ali Karakuş

Yazar

Exit mobile version