Zihnin aklı, Kalbin aklı

İnsanın varlığıyla başlayan, hiç bitmemiş, devam eden ve edecek olan bir çekişme ya da düello: zihnin aklı ile kalbin aklı arasındaki çatışma. Fikirler ile duygular, düşünceler ile hissedişler, sezişler.

Zihin, düşüncelerle ve fikirlerle akıl yürütür. Bilgiyi edinir, harmanlar, öğrendiklerini birbirine bağlar, sonunda da düşüncelerinin çiçekli, dikenli bahçesini inşa eder. Her zihin kendi mantık evini kurar, kimi zaman ona kök saldırır, kimi zaman ise o evi taşır, ya da tadilat yapar veya en yenisini yerleştirir. Kişinin, çevresine, başkalarına ve hayata bakışı zihnindeki resimlerle şekillenir. Dünyaya, kendi zihninin penceresini süsleyen, motiflerini kendisinin bezediği tüllerin ardından bakar.

Zihnin aklı, Kalbin aklı

Peki ya kalp? Onu nedense duygu organımız, hislerimizin mabedi olarak görürüz. Sevgiyi, aşkı bütün bir kalp, üzüntüyü kırılmış bir kalp sembolüyle temsil ederiz, yazar, çizeriz.  Heyecanı, korkuyu ve aşkı kalbin çarpmalarıyla anlatırız. Onu bedenimizin merkezi, kilit taşı yerine koymuşuzdur çoktan.

Zihin ve kalp farklı fonksiyonların ev sahipleri gibi görülseler de aslında sürekli çekişme halindeki iki ezeli rakip gibi, hatta düşman gibi birbirlerini pusuda beklerler.

Zihnin aklı, otur ve bekle derken, kalbin aklı, kalk ve git, diyebilir. Zihnin aklı, bir daha düşün, derken, kalp, hislerim olmayacağını söylüyor, diyebilir.

Ya da tam tersi, zihin, düşünecek bir şey kalmadı, bitir bu işi, derken, kalp, inatçı bir sızlayışla beklemek için direnebilir.

Zihnin aklı, bu doğru değil, yanlış karar veriyorsun, dediğinde, kalbinki, biliyorum ama böyle hissediyorum, diyerek teslimiyete geçebilir.

Keşke zihnimden geçeni yapsaydım, kalbime yenik düştüm, ya da, keşke kalbimin sesine kulak verseydim, demişizdir çoğu kez ve şüphesiz yine diyeceğiz.

Kimi, büyük Üstadın, doğruyu sezenin ‘’kalp’’ olduğuna, hislerinin onu hiç yanıltmayacağına inanır ve hayatını onun kaptanlığında sürdürmeye kararlıdır. Hisleri çok güçlü, derler onun için, tavsiyelerine bile başvurulur.

Kimi, yetkiyi çoğunlukla zihnine vermiştir, onun emirlerini itaatle uygular ve onun yolunda emin adımlarla ilerler. Hatta, o kimileri bilgece kararlar verir, bazılarının gözünde ve onlara da güvenilir, sözleri altın değerindedir neredeyse.

Hangisinin doğruyu ve uygun olanı bize sunduğunu anlamak, yine bize göredir. Bunun tam bir formülü yoktur. Zihnin aklı ile kalbin aklı arasında ittifak ve denge kurmak o kadar kolay gözükmese de belki savaşın barışa dönüşmesi için çaba sarf edilebilir.

Ancak bu ezeli düellonun galibi hep değişecektir.

Sonuçta, iki aklın da kazanması ya da kaybetmesi, hep bir tecrübe olarak kayda geçecektir.

Şöyle bitirebiliriz: Bireysel psikoloji ekolünün kurucusu Alfred Adler’in dediği gibi:

‘’Kalbinizi takip edin, ama beyninizi de yanınıza alın.’’

 

Ruya S. Uğurlu

Yazar-Çevirmen

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

1 Yorum

  1. Murat Tali

    Çocukluğumuzdan itibaren, sayılar , yazılar, çarpım tabloları, ona buna şuna itaat et baskıları, dayatılan yollar ve daha birçok etkenden dolayı kalp inzivaya çekiliyor. Sonra onu aşk denen bir şey tetikliyor ama orada da kalp ve zihin arasındaki bağ kopuk olduğu için ortak hareket edemiyor ve çoğunlukla hüsrana uğruyor bir müddet sonra. Sanırım değil kesinlikle, çocukluktan itibaren hep zihni hem kalbi besleyecek bir eğitim sistemi organize edilmeli ki insan, insan olduğunu fark edebilsin. Teşekkür ederim, kalbine ve yüreğine sağlık…

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir