Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

21 Ağustos’ta Güneş tutuldu, peki şimdi ne yapacağız

21 Ağustos 2017 Aslan Tutulması: Bana İyi Geliyor Ondan Yapıyorum.

Bu tutulmada herkesin hayatında, sabit uzun süreden beri olagelmiş konularda bir değişim başlıyor. Yılın geneli başta olmak üzere, geri kalan ömür çizgisine de yansıyor. Gelen sorular üzerine bu tutulmada neler yaparsak, zamanın ruhuyla uyumlu hareket etmiş oluruz, genel bir çerçeve çizmek istedim. Daha önceki yazıda tutulmanın klasik etkilerini konuştuk, bugün tutulmanın daha – geyik yanlarına değineceğiz.

Öncelikle tutulma haftası değişimi göbekten hissettiğimiz, streslerin iyice görünür olduğu, hafif bir gülümsemeyle sinirimizi geçiştirip ne oluyor acaba? Diye hayatın ufuk çizgisini taradığımız hafta. Merkür retrosu da sürece eklenince, bir dinlememe, anlamama, duymadım – görmedim’ler iletişimi belirler oldu. Dolayısıyla yeryüzündeki hayatı “idare etmek” yerine, onu anlamak için durup bir düşünmek de farz oldu.

Bu hafta Aslan; uzun zamandır devam eden ve mutluluk çizgimizi belirleyen sabit yapıları değiştirmek için ortaya çıkıyor. Nereden ortaya çıkıyor? Hayatımızdaki otorite figürleri, patron baba ilişkisi, kalp çakrası, ünlüler, sahnede olan insanlar ya da sosyal organizasyonlar ve “gönül işleri” üzerinden…”

Dolayısıyla hayatımızın sabit düzenini değiştirmeye gelen büyük alev, öncelikle bu hafta acele karar vermememizi ve yapacağımız değişiklerde istikrarlı olmamız gerektiğini söylüyor. Kalıcı, istikrarlı, yavaş derken tabi ki Satürn’den bahsediyoruz, kendisi 26 Ağustos’da ileri harekete geçiyor ve Şubat ayından beri gündemimize giren konuları toparlıyor. Son aylarda hayatın anlamını, kendi yerimizi iyice bir sorguladık, düşündük, taşındık ve şimdi eyleme geçebiliriz. Ne zaman? Eylül’ün ilk haftasından itibaren…

Peki Hande, biz bugün ne yapalım?

Geçmişten gelen yükleri bırakma – yeni düzen için yer açma zamanı.

Baba – otorite figürleriyle barışma zamanı.

Ne istediğimizi fark etme ve ortaya koyma zamanı.

İrade gösterme ve bu doğrultuda eylem alma zamanı.

Diplomatik olma ya da kendimizden fedakarlık yapmak adına yaptığımız hareketlere, tavırlara, işlere son verme zamanı.

Kendi değerini bilme ve buna uygun yaşama zamanı.

Ego ile ilgili sorunları çözme zamanı. Aşırı kendine güven ya da kendine güvensizlik, manik tavırlar, enerji problemlerini dengeleme zamanı.

Sahne arkasından yönetmeyi bırakıp, ön plana geçme ve istediğimiz rolü abartmadan oynama zamanı.

İçimizdeki çocuğu dışarı çıkarma zamanı.

İçimizdeki kralı onurlandırma zamanı.

Gizlide olan yeteneklerimizi, “olmamış” arzularımızı, arkasına saklandığımız korkuları, itiraf etmediğimiz için sessizlik yaratan duyguları, olayları, durumları samimice itiraf edip, özgür olma zamanı.

Tutulmadan sonra Ay, Uranüs’e açı yapıyormuş; Nedir; Özgürlük Zamanı.

Hep yapmak isteyip de neyi yapmadınız? Tatili mi es geçtiniz? Sokakta dans mı etmediniz? Aslında atış yapmak mı istiyorsunuz?

Mutlu olmayı öğrenmek için bir kaos ya da trajediye, birlikte olma ya da ayrı olma bilincine ihtiyacımız yok, bunların hepsi aynı anda bedenimizde, olduğumuz yerde, olduğumuz gibi… Diyor kendileri, sırt sıvazlıyor.

Merkezde toplantı var.

Ben kendim olmak konusunda, Nasılım?

Kendimden ne bekliyorum?

Kendim olmaktan beni alıkoyan ne?

Ne yapınca mutlu oluyorum?

İçimdeki baba figürü şuan ne yapıyor? Huzurla çayını mı içiyor, orduları kumanda mı ediyor, yoksa onu göremiyor – tanımıyor muyum?

Ben onu mutlu etmek için bu mesleği seçtim ama o aslında sanat yapmak istiyordu, belki ondan intikam almak için kendime zarar veriyorum ama o sadece kendi babasıyla olan sorunlarını yaşıyordu. Her koşulda bu Güneş‘le aramıza koyduğumuz engelleri, bahaneleri ortadan kaldırma, travma ya da mutluluk ayırımı yapmadan, bağları güçlendirme zamanı .

Güneş – Satürn – Uranüs temasıyla ; Özgürlük ve kişisel istekler, erdemler ve delilik arasında denge bulma zamanındayız. Özgürlük mobeseleri kırmak, bara gitmek, bağırmak, rastgele seçimler mi yoksa özgürlük içindeki kendini tekrar eden döngüden çıkıp, nefeslenmek mi? Bize iyi gelen ama bastırdığımız orijinal yanlarımızı keşfedip, günlük yaşantımıza bu yanımızı da dahil edebiliriz.

Son iki yılı, ortaya çıkan sürprizler aracılığıyla bir sonuca bağlıyoruz. (Yani bu tutulmada bizi biraz iteklemek üzere, gol’ler var. )

Alacağımız kararlarda, kadersel etkilerle savaşmak yerine onların desteğini alarak ilerleyebiliriz.

Eril yan, mücadele, güç, eylem fikirleriyle oldukça hırpalanmış, “bir şeyler yapmak zorunda” hisseden, otoritesini kaybetmiş hisseden, anlaşılmadığını – anlamadığını hisseden, başarmak zorunda, mutlu etmek – olmak zorunda hisseden, hep ne yapılması gerektiğini bilen ve yapan olan hırpalanmış otoritemiz, Aslan’ımız.

Her zaman Kadın’ın geri planda kaldığından vs. bahsettik, bu sefer de dişil enerjiden mahrum kaldığı ya da ona ulaşamadığı için sinirli – gergin ve kaybolmuş hisseden eril yanımıza eğiliyoruz. Ya da o hayatlarımızda ön plana çıkıyor ve sağlıklı duyguların – sistemin gelişebilmesi gerekli koşulları hazırlıyor.

Sosyal organizasyonlar, partiler, davetler organize etmek, yönetimi ele almak, kalbimizden geçene göre yaşam dizayn etmek, taşınmak, evi yenilemek, sanata yönelmek, sahneye çıkmak, proje başlatmak, cömertlik, değer vermek, değer verildiğini bilmek, ışıltımıza sahip çıkmak için kadersel akış tarafından destekleniyor olacağız.

Ritüelistik açıdan; Kırmızılara, Turunculara, Parlak Renklere ve özellikle Sarı – tonlarına hayatımızda daha fazla yer verebiliriz. Bu renkte gıdaları – biberleri mesela, beslenmemize dâhil edebiliriz. Ama en güzeli babamızdan “helallik almak”- bağımsızlaşmak, otoriter yanımızı iyileştirmek ve ondan sonra kendi yaşantımızda herhangi bir şeyin olabilmesi için kendimize dönmek…

Tabi ki tüm bunları nasıl yapacağız; Ay’la yani duygularımızla.

2018 Ocak ve 2018 Ağustos‘da bugünlerde ortaya çıkan olaylar hakkında yeni gelişmeler yaşıyor olacağız.

Bu süreçte; “Talih Cesur’dan yana.”

Güneş’imize – Mars’ımıza iyi bakmak dileğiyle;

Bol Güneş’li günler

Exit mobile version