Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

25 Aralık’tan 31 Aralık’a: İnsanlığın İç Takvimi

Noel ve Yılbaşı: Zamanın, İnancın ve İnsanın Kesişen Hikâyesi

Aralık ayı, insanlığın en eski ortak duygularından birini taşır: dönüşüm. Yılın sonuna yaklaşırken şehirler ışıkların diliyle başka bir ritme kavuşur; evler, meydanlar, sokaklar bir telaşla dolar. İnsanlar hem bir bitişi hem de bir başlangıcı aynı anda göğüsler.  Belki de bu yüzden Aralık, yalnızca mevsimlerin değil, ruhların da değiştiği bir eşiktir. Tam da bu dönemde her yıl aynı soru yeniden gündeme gelir:

25 Aralık’tan 31 Aralık’a: İnsanlığın İç Takvimi

Noel mi, yılbaşı mı? Hangisi kutlanır, hangisi bize aittir, hangisi doğru kabul edilmelidir? Oysa mesele bir doğru seçmekten çok, ayırt edebilmeyi öğrenmektir. Çünkü bu iki gün, takvimde yan yana dursa da anlam bakımından bambaşka iki dünyaya aittir.

25 Aralık: İnancın Hatırlanışı
Noel, Hristiyan inancında İsa’nın doğumunun anıldığı gündür. Kökleri dini ritüellere, manevi bir atmosferin dinginliğine ve bir inancın tarihsel hafızasına dayanır. Bu yönüyle Noel, bir toplumun kendi kutsalını hatırlama biçimidir.

Kimileri için bir ayindir, kimileri için kültürel bir gelenek, kimileri içinse yalnızca saygıyla izlenen bir gündür. Ama her hâliyle Noel, bir inanç günüdür. Kendi anlamı, kendi sembolleri ve kendi ritüelleri vardır. Başka inançlarla karıştırılmadan, olduğu hâliyle değerlendirilmesi gerekir.

31 Aralık: Takvimin Bittiği Yer, İnsanın Yenilenmeyi Seçtiği An
Yılbaşı ise bambaşka bir yerden doğar. Aslında dünyanın düzenini değiştirmez; güneş aynı şekilde doğar, zaman aynı akışta ilerler. Ama insan durur. Çünkü 31 Aralık, takvimin bittiği yer, insanın da kendine dönüp yenilemeyi seçtiği andır.

Geride kalan bir yıla verilen kısa bir bakış, yaşananlara tutulan sessiz bir ayna gibidir. Bitmeyenlere sabır, yarım kalanlara anlayış, tamamlananlara şükür eklenir. Yeni yıl, insanın kendisine yeniden başlama izni vermesidir. Bu yüzden yılbaşı, bir kutlama zorunluluğundan çok bir iç muhasebe hâlidir.

Karışıklık Nereden Doğuyor?
Bütün bu anlam katmanları yan yana gelince, karışıklığın nereden doğduğu da anlaşılır. Zamanla görüntüler anlamların önüne geçer. Ağaçlar, ışıklar, süsler, kalabalıklar… Bunlar kültürel sembollerdir ve her toplum bu sembolleri farklı şekillerde yorumlar.

Yine de sembollerin benzerliği, anlamların da aynı olduğu anlamına gelmez. Noel kutsal bir hatırlayıştır. Yılbaşı ise zamansal bir eşiğin geçilmesidir. Biri dine, diğeri zamana aittir. Bu ayrımı yapabilmek bir taraf seçmek değil, bilgiyle bakabilmektir. O yüzden çoğu karışıklık, bilginin değil varsayımların konuştuğu yerde ortaya çıkar.

Aralık: Her Ruh İçin Farklı Bir Takvim

Dışarıdaki tartışmalar bir yana, Aralık ayı herkesin içinde başka bir yere dokunur. Her insan kendi iç takvimini taşır. Kiminin yılı çoktan kapanmıştır, kiminin içindeki Aralık hâlâ sürmektedir. Kiminin içinde ruhani bir doğuşun anlamı vardır, kiminin içinde yeni bir  başlangıcın heyecanı. Ama ortak olan şudur; Yılın sonu, insanı ister istemez kendisiyle baş başa bırakır. Sorular çoğalır.

Bu yıl bana ne öğretti?
Neyi geride bıraktım?
Nerede eksildim, nerede büyüdüm?
Kim olmaya yaklaştım?

İşte tam bu noktada, Noel’in maneviyatı ile yılbaşının yenilenme duygusu birbirine sessizce dokunur. Aynı şey değildirler ama aynı insanın içinde karşılık bulabilirler.

Sonuç: Farklılıklar Kavga Değil, Bilginin Kapısıdır

Belki de yılın sonu, hangi inançtan olursak olalım, insanın kendi içine dönüp “Bu yıl bende neyi değiştirdi, beni nereye götürdü?” diye sorduğu özel bir andır. Birinde ruhani bir doğuş vardır, diğerinde yeni bir başlangıç.
İkisi de farklıdır. İkisi de anlamlıdır. Ve ikisi de gerektiği gibi anlaşıldığında, farklılıklar kavganın değil, bilginin ve saygının bir parçası olur.

Gülnur Eskici

Yazar

Exit mobile version