Zihin gün içinde hissettiğimiz, yaşadığımız her şeyi tamamlamak ister; ucu açıkta kalan şeylere tahammül edemez. Yapısı gereği organizmayı korumaktan sorumlu olduğunu zannettiği için belirsizlikleri güvenlik ihlali olarak algılar… O yüzden kendi kafasına göre tamamlamak ister…
Malzemesi de bilinçaltında yer almış araç gereçtir; bunun için farklı senaryolarda ilgisiz semboller görürüz… Bilinçsiz bir çocuğun yaptığı derme çatma oyuncaklar gibi anlamsız şeyler yaşatır bize…
Bunu da biz gece uyurken yapar.
Rüya dediğimiz olgu aslında budur; zihnin eline yüzüne bulaştırdığı işler…
Zihin arındıkça, gevezeliği sustukça bölük pörçük görülen saçma rüyalar azalır, zamanla anlam kazanmaya, netleşmeye başlar; yerlerini mesaj veren rüyalara bırakır… Sonra öyle bir an gelir ki artık rüyalar görülmez olur…
İşte o aydınlanma anıdır…