Düşüncelerimle sindirim sistemimi destekleyerek kendimi güçlendiriyorum ve bedenim benim en doğal aklımdır diyorum. Çünkü bütün benliğimle kendime bir parça bile olsa, koşulsuz sevgi vermek, her geçen gün hayatımı daha da kolaylaştırıyor.
Hayatta tanıklığını yaptığım, birçok olay ve olgu karşısında başıma gelen tüm şeylerin bilincimin neresinde olduğumla alakalı olduğunu biliyorum. Hayatın zor olduğuna ve piyangonun neden her zaman bana vurduğuna mı inanıyorum acaba? Ya da ben zaten yetersizim neyi değiştirebilirim ki? diye mi düşünüyorum. Eğer bu düşüncelere sahip isem, o zaman düşüncelerimi ve hislerimi düzenleyen sindirim sistemim zayıflayacak ve tüm parazitlere ve mikroplara açık hale geleceğini, aklımın bir ucunda her zaman akılda tutmasını bilmeliyim.
Ama yaşamanın güzel olduğuna, sevilmeyi hak ettiğime ve ihtiyaçlarımın her zaman giderildiğine inanırsam o zaman sindirim sistemimde güçlenecek ve bedenim rahatsızlıklara karşı daha kolay savaşabilecek. Çünkü var olmak ve gerçekten evrensel varoluş bütünü içinde her şeyin ben olduğunu bildiğim zaman bu mümkündür.
Bütünde ayrılmak bireyselleşmektir ve akıl bir noktada sürekli beni kandırıp egoya teslim edecek. Bu seçim önemlidir. Ya aklı seçip egonun esaretine girerek, egonun esareti altına mahkum olmak, bir ve bütünden ayrılarak, bencil ve bireycileşmek ya da aklı bedenle bütünleştirip bir ve bütün içerisinde “BEN” olabilmektir. Çünkü varoluş gerçeği, her bireyin bütünden ayrı olmadığı gerçeği ve her bireyin bir evren olduğuyla gerçek evrensel varoluşta ifadesini bulmak demektir…”