Her şey bir kaderdi, senin için çiziliyor sen oynuyordun.
Sen acizdin, sana biçileni oynayan.
Her şeyi olanı kabul et.
Senin için yaşam pastasından ayrılan buydu.
Yada tam tersiydi.
Yazan da çizen de yoktu.
Her şey doğaçlama, rastgele oluyordu, hayat süprizlerle doluydu ve senin olanı değiştirme şansın hiç yoktu.
Her iki alternatifte sende atalet yaratıyor çaresizliğe sürükleniyordun.
Koskoca evrende sen neydin ki cürmün kadardın ve haddini bilmen gerekirdi.
Belki de bunların en iyi tarafı dışarıda her daim bulabileceğin suçlulardı.
Onlardı dünyayı kirleten, kötülükleri çeken, adil olmayan.
Onlar olmasa sen zaten pırıl pırıldın, iyilik senden akacaktı.
Oysa dünya zalimdi ve senin kazanmak için her şeyi yapman gerekirdi.
İşte burada kendin, kendinde saklı iken karanlığında bir kıvılcım çaktı.
Her şeye rağmen bir güzellik senden yansıdı ve bir parça açıldın.
İçinde kaybolduğun dünyada kendini fark ettin.
Düşüncelerin duyguların sivriydi ve seni acıtıyordu.
Yani ilk defa kendinde olanla dışarıda zuhur eden ile bir bağ kurdun.
Bu derin uykudan uyanma işaretiydi.
O kadarcık kıvılcım ile kendine bir birim yaklaştın.
Yavaş yavaş sen zannettiklerinin suniliğini, sana dayatılan kalıpları, kim bilir yaşadığının, hakikat dediğinin bir perde arkasında kurguladığın bir ilizyon olduğunu anladın.
Yani gerçek diyerek yeri göğü inlettiğin diğer insanları kırdığın incittiğin ötekileştirdiğin bir çok şey sadece senin gerçekliğindi ve diğerleri için bir anlam ifade etmiyordu.
Ne garip herkesinde kendine göre bir gerçekliği vardı.
Ve temizlik şarttı.
Sen önce sen olmadığın kalıplardan kabuklardan dayatmalardan kurtulacaktın.
Ama bir çoğu vücudunda birer uzuv gibiydi.
Kurtulman için yanman gerkiyordu hemde cayır cayır.
Bir şey fark ettin hemde seni sana götürecek bir güç.
Yanarken serinliyordun, yükünü attıkça hafifliyordun.
Sen zifiri karanlığına kendi ışığını düşürdükçe genişliyor güzelleşiyor hafifliyordun.
Bir de baktın ki sen değiştikçe dünyan değişiyor, kapalı kapılar aralanıyor insanlar güzelleşiyor cehennem cennete dönüşüyordu.
Sen kendinde kendini keşfettikçe denge huzur sevgi sende konaklamaya başlıyordu.
O küçücük gönül öyle büyüyor öyle güzelleşiyor ki kapından dönen yok.
Ayırmıyor bölmüyor incitmiyor.
Binlerce kolların var sanki herkesi sarmak kucaklamak gönlüne almak istiyor.
Ve anlıyorsun ki sende, keşfettikçe seni güzelliği ile sarhoş edip kendinden geçirecek bir sen var.
Kendini sevdikçe dışarıda seni kucaklayan seven bir dünyanın temelini atıyorsun.
Sen kaynaksın ve koskoca evren senden besleniyor.
Kendini seven sevginin kendisi oluyor ve sadece sevgi olarak akıyor.