Ezberbozan sessizlik

Sessizlik; bilinçli suskunluk. Suskunluk; konuşmak isteyip konuşamamanın çaresiz hali. Çaresizlik; kelimelerin yetersiz kaldığı hal = “Sessizlik”

Kimi zaman korkutur, kimi zaman ağır gelir. Hele ki sevdiğimiz birinden geliyorsa… Sessizlik, içi çığlık dolu bir duvar gibi yükselir karşımıza. Konuşması için elimizden geleni yaparız, oysa bazen onun sessizliğinde buluruz kendimizi. Katman katman işler ruha. En sert sözlerden, en ağır hakaretlerden bile daha derin, daha sarsıcı olabilir.

Bazen de biz seçeriz sessiz kalmayı. Yorgun düşmüş kelimeler dökülmez dudaklardan çünkü biliriz: ne söylesek eksik kalacak. Anlatamayacağımızı anladığımız anda başlar o dev sessizlik. Binlerce cümlelik bir boşluk olur, ama tam da bu boşlukta anlatır kendini insan.

Ezberbozan sessizlik

Partnerin, eşin, dostun, ailen… Hepsinden bir onay, bir anlayış beklemekten vazgeçtiğin bir an olur. İşte o an; tükenmenin, vazgeçmenin, kabullenmenin anıdır. Ve o anda başlar sessizlik. Öyle bir sessizlik ki, artık kendi kendine bile bir şey söylemezsin. Çünkü yorulmuşsundur.

Sessizlik nedir? Neden susarız?

Sessizlik dendiğinde çoğumuzun zihni ilişkilere gider. Sözün bittiği, kalbin kırıldığı yerlere… Ben de yazının başında kolektif bir tarama yaptım; insanların zihinlerinde sessizlikle hangi duyguların eşleştiğine baktım. Ama sonra fark ettim ki benim için sessizlik bambaşka bir şey.

Ben en çok sessizlikte bulurum kendimi.

Yanında sessizce oturabildiğim insanlar besler beni. Ruhumu, kalbimi… O insanlar öyledir ki, frekanslarıyla toprağa benzerler; yanında kendini ait hissettirirler. Konuşmaya gerek kalmaz.

Sükutun yankısı en derin kelimelerden bile daha derindir demiş Rumi, İnsanın kendine verdiği en güzel armağan gerçek bir sessizlik anıdır demiş Ram Dass… Küçük Prens’imizin yazarı Antonie sessizlik düşüncelerimizin ayak sesleridir demiş. Bazen sadece durmak gerekir kalbimizin dili kelimelerle değil sessizlikte konuşur.

Ah sessizlik…

Hiçliğin ortasında duran o görünmez kapı gibisin. Kuantum alanda, dileklerin beden bulduğu yer…

Kadim bilgelerin, yoga üstatlarının, peygamberlerin, ermişlerin inzivaya çekilip kendi iç seslerini duymaya gittiği o özel yer…

Tarot’un Ermiş kartında, yoganın meditasyonunda, ruhun kendi derinliğinde bulur seni insan.

Zihninin gürültüsünü susturamayanlar en çok kaçar senden.

Konuşurlar, gürültü yaparlar, müzik açarlar, kalabalığa karışırlar… Ama bir kez gerçek sessizliği deneyimlediklerinde, asıl huzurun orada olduğunu anlarlar.

Çünkü alışılmış tepkiler susar.

Sustukça içindeki ses duyulur.

Yer değiştirir her şey.

Ezberler bozulur.

Duyulmayan duyulur.

Görülmeyen görülür.

Yüzleşilir.

İşte bu yüzden, bazı sessizlikler ezber bozar.

Kısa Meditasyon: “Sessizliğin İçine Doğmak”

Gözlerini kapat. Oturduğun yerle yer arasında bir bağ kurduğunu hayal et. Omurgan dik, kalbin yumuşak. Derin bir nefes al ve yavaşça ver.

Şimdi sadece nefesini izle. Hiçbir şey yapmana gerek yok. Sadece var ol. İçinde hâlâ konuşan bir ses varsa ona direnme, sadece fark et. Sadece izle. Her nefesle zihnin biraz daha durulsun. Dalgalar çekilsin. Sessizlik gelsin.

Ve bu sessizliğin içinde… sana ait olan sesi duy: Belki bir his, belki bir sezgi, belki sadece “ben buradayım” diyen bir içsel dokunuş.

Bu anı hatırla. Çünkü burası senin merkezindir.

Şifa olsun. Sevgiyle.

Aynur K.

Yazar

Benzer yazılar

1 Yorum

  1. Murat Tali - YY

    Aynur… Ruhumun bam teline dokundu bu yazı. Günlerdir tarif edemediğim o sessizliğin içinde geziniyordum da adını koyamıyordum. Meğer adı “ezberbozan sessizlik”miş… Satırlarını okurken kelimelerden çok boşluklar çarptı yüzüme, susuşların anlattığı şeylerin o gürültülü dünyadan daha derin olduğunu fark ettim. Bazen bir cümle kurulur, ama asıl söylenen sözcüklerin arasında değil, arkasındadır ya hani, işte öyleydi yazın. Bu çağın en büyük illüzyonu belki de “konuşmak”… Herkesin bir şey söylediği ama kimsenin kimseyi duymadığı o karmaşada, sen susmanın bilgeliğini anlatmışsın. Sanki biri içimde bir kapı açtı da orada bekleyen o eski benle yeniden karşılaştım. Unuttuğum bir duyguydu bu. Ve iyi ki hatırladım.

    “Her susuş bir haykırış değil, bazen de bir devrin kapanışıdır” gib geliyor bana

    Yanıt

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir