Anlamlı hikâyeler yazalım yaşam sahnesine

Bizler bu dünya sahnesine nasıl bir anlam katıyoruz varlığımızla? Düşlerimizle, hislerimizle ve niyetlerimizle her an yeniden yaratım yaparız bu sahnede. Hikâyelerimizle yeni satırlar yazarız her gün yaşam defterimize. Ardından kendi yazdığımız hikâyelerin kahramanı oluruz özgürce.

Düşünür müyüz hiç… Nasıl bir yaşam hikâyesine imzamızı atmak istiyoruz? Seçimlerimizle hikâyelerimizde hangi rolleri sergiliyoruz? Bir gün geriye dönüp baktığımızda… Hangi hislere dokunmak isteriz satırlarımızla? Nasıl bir değer katmak isteriz yazdıklarımızla?

Anlamlı hikâyeler yazalım yaşam sahnesine

Şunu hep hatırlayalım ki… Yaşam hikâyelerimizin tek kahramanı… Yine sadece biziz tüm varlığımızla.

Nasıl bir eser miras bırakmak istiyorsak geleceğimize. Yazdığımız hikâyelerin her satırına, anlam katmalı varlığımız. Sonrasında birbirimizin varlığını onurlandırmalı, hepimizin yaşam hikâyeleri.

Her birimiz bu sahneye inip düş kurar ve her an düşlerimizi deneyimleriz. Farklı rollere bürünerek, egomuzla türlü kimlikler inşa ederiz. Oysa biz tüm kimliklerimizin ötesinde… Ruhsal varlığımızla sonsuz olasılıklar âleminde BİR olanlarız. Birlik bilincinden ne kadar uzak düşersek… Fiziksel âlemde kayboluruz, takındığımız kimliklerin gölgesinde.

Ruh parçalarımızla tene bürünüp can bularak, yollara düşenleriz bu ebedi yolculukta. Fiziksel bedenimizle birlikte taşırız, zihinsel bedenimizi de hakkımızca. Oysa ki yalnızca ruhsal bedenlerimizle varlık buluruz, sonsuz olasılıklar âleminde.

Yuvadan ayrılıp düştüğümüz bu dünya sahnesinde. Perdelenmiş zihnimizle, unuttuklarımızı aradığımız bir yolculuktur bu nihayetinde. Her birimiz kendi yolculuğumuzla, dünya tarlasına ektiklerimizi hasat ederiz vakti geldiğinde. Düşlerimizle, hislerimizle, niyetlerimizle ve deneyimlerimizle her an yeni tohumlar ekeriz yaşam tarlamıza.

Düşünür müyüz ki… Neler ektik bu dünya tarlasına? Edindiğimiz tüm bilgileri taşıdık mı bilgelik makamına? Emek vererek hangi değerleri ürettik bütünün hayrına? Niyetlerimizle ektiğimiz tüm tohumları sevgiyle sulayıp, hazır ettik mi hasat vaktine? Varlığımızla anlam, değer ve güzellik kattık mı yaşam sahnesine?

Bizler bu fiziksel boyutta, birbirimizden ayrı düşmüş ruh parçalarıyız nihayetinde. Birimizin canı yansa, tüm canlar ızdırap çeker. Birimiz aç kalsak, tüm canlar sevgiye açlık duyar. Bilinç altımıza korku ve öfke tohumları ekilmişsek zamanında. Karanlığa esir olan düşlerimizden uyanıp, aydınlık yarınları hayal edebilir miyiz? Cömertçe veremiyorsak bizde olanı başkalarına. Yaşamın bereketli sofralarında hakkımızca oturabilir miyiz? Uzanmıyorsa elimiz, diğer elimizle har vurup savurduklarımıza. Rengarenk bahçeler inşa edebilir miyiz dört bir yanımıza?

Yeşiliyle mavisiyle, toprağıyla suyuyla ve tüm canlı yaşamıyla koruyamıyorsak doğa anamızı… Nefes olup doğamız, yaşam gücümüzü akıtır mı ruhumuza? Bir tebessümü çok görüyorsak birbirimize… Isınır mı içimiz tatlı bir gülüşün sıcaklığıyla? Dokunmuyorsa birbirimize şefkatle kalbimiz. Kendimizi birbirimizin huzurunda güvende hissedebilir miyiz? Öncelikle kendimize samimi olamıyorsak öz benliğimizle. Birbirimize içtenlikle ve samimiyetle dost olabilir miyiz?

Nasıl bir hikâye yazıyoruz tüm insanlık ailesi olarak yarınlara. Sorumluluk bilinciyle hep birlikte… Nasıl daha anlamlı hikâyelere imzamızı atabiliriz? Ayrılığa düşüp ötekileştirdiklerimizi kabul edemiyorsak nezaketle. Ne vakit içselleştirebiliriz kalplerimizde, birbiriyle çelişen fikirlerimizi.

Uyanıp hatırlasak unuttuğumuz hakikatimizi. Görebilsek önümüze sunulan illüzyonların ardında saklı niyetleri. Aralayıp o kalın perdelerimizi, gönül gözüyle izlesek sahnelenenleri. O vakit nelere şahitlik ederiz ruhsal varlığımızla. O vakit tüm yalanlara kapatırız kulaklarımızı. Belki de o zaman aldanmayız, bize sunulan her hikâyeye körü körüne.

Nihayetinde… Bu ezeli sahnede düşleyen de BİZ…. Düşlerimizde her defasında kaybolanda. Yazanda biz, yazdıklarımıza aldananda.  Anlatanda biz, anlattıklarımıza inananda. Deneyimleyen de BİZ, deneyimlerini gözlemleyende.

Bu dünya sahnesinde ezeli bir oyunun içinde… Ne Sen’sin gerçek kahraman… Ne de Ben kahraman olan. Seninle benim… Düşlerimize inip yazdığımız hikâyelerimizde, yoktur hiç ayrılık oysa ki… O büyük perdenin arkasında ruhsal varlığımızla, aynı yuvadan gözlemleyenleriz yazılan tüm hikâyelerimizi.

Öyleyse dünya sahnesi için güzel düşlerimizle anlamlı hikâyeler yazalım. Sonra kalbimizin makamına çekilip usulca… Sevgiyle kucaklayalım birbirimizin ruhsal varlığını.

www.senayzuhur.com

 

 

Yazar

Benzer yazılar

Yanıt verin.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir