Zaman zaman kendimi, güçsüz yılmış ve bezgin hissettiğimde ve ufak ufak başlayıp gittikçe şiddetini arttıran o tanıdık bildik sesi duymaya başladığımda; “Zaten ne düzgün gitti ki bu düzgün gitsin!”, “Bunlar da hep seni bulur!”, “Şu dünyanın çivisi çıkmış” gibi söylemlere, dışarıdaki arkadaş akraba korosu gönüllü olarak eşlik ettiğinde, “Sen mi düzelteceksin?”, “Böyle gelmiş böyle gider!” “Hepimizin bir kaderi var böyle yazılmış…”-bu çok arabesk ama söylüyorlar ne yapayım!- İçimdeki gözlerini devirip kafasını sağa sola sallayarak konuştu, “HATIRLA AMA! “
Yahu ben ne güzel tam da elime sazı almış değişmeyen düzene,-artık kim değiştirecekse!- şansıma, kaderime bana yapılan haksızlıklara, insanların adaletsizliğine bir güzel giydirerek yola devam ediyordum…. Omuz silktim “Neyi hatırlayam? bana ne yaa! “, “Hep ben mi hatırlıycam? dünyayı ben mi kurtarıcam? Herkes biniyor alamate nereye gidiyorsa gidiyor. Zaten bana destek olan mı var ? Hep tek başına hep tek başına! Yola çıkıyorum tam, sağım solum, önüm arkam sobe! Kimse yok ki! Herkes saklandığı yerde, ben niye yine dımdızlak o yolun başındayım? Kim koruyacak kim kollayacak beni ? “diye vitesi arttırarak, kendi acizlik denizimde boğularak, beni yutan vorteksin içinde boy vermeye çalışırken içimdeki kahkahayı patlattı!
“Söyle söyle!”dedi “daha yok mu?” “Tek başınasın, biçaresin, senin gücün neye yetebilir ki? yazsan nereye kadar? İş kurmak istesen ülkenin hali belli! Dön dolaş aynı yerdesin… “Peki sana bir soru ?” dedi.
“Ruhun korkarsa kalbin gerçekten sevebilir mi?”
Birden sızlanan yanım sustu… Sevdiğimi söylediğim şeyleri yapmama hep bir engel vardı. Gerçekten seviyor muydum seviyorum dediklerimi?
Onlarla birlikte yaşamak için neleri göze alıyordum? Sevdiğim şeyleri yapabilmek için ne kadar emek harcıyordum? Gerçekten yaşadığım hayat yaşamayı istediğim hayat mıydı? Zamanımın ne kadarı söylenmeye ve olumsuzluğa ne kadarı olumluya gidiyordu? ve aslında kendimi tanımak için ayırdığım zaman, kendimle olan ilişkime ayırdığım zaman, düşünmeden harcadığım ve olumsuzluklara yönelttiğim zamanın kaçta kaçıydı?
Gerçekten yalnız mıydım? Yooo! Üç yıldır şamanizm pratikleri yapıyordum. Kozmik ağlarla birbirimize bağlı olduğumuzu, başım ne zaman sıkışsa tüm kozmosun yardıma koştuğunu ve benim de yaratılan her şey gibi, onun parçası olduğumu, sadece bilmekle kalmayıp deneyimlemiştim… Ben ne zaman yardım istesem hep oradaydılar. İyi de neden sızlanıyordum neden kaçıyordum ki ben?
“İşte! Tam da bu yüzden güldüm.” dedi içimdeki.
“Kendinden kaçıyordun. Kendi gücünü eline almamak için kendine bir hikaye uyduruyorsun ve bu hikaye hep “ZATEN” ile başlıyor. Yani koşullar olsa sen neler yapacaksın ama… Sonra da yarattığın bahanelerine inanıyorsun buna gülmeyip ne yapayım?”
Haklıydı. “Onlar” hep engeldi, “onlar” hep beni alaşağı etmeye çalışıyordu, “onlar” bana hep kumpas kuruyordu. İyi de “onlara” izin vermesem ve hayatıma dahil etmesem, “onlara” rağmen ya da “onlara” göre yaşamasam…
“Hmmm! “diye gülümsedi içimdeki, “Bak! şimdi hatırlamaya başladın.”
“Sen, kendi ışığını yakıp, kendi yolunu aydınlattığında başkalarının yolunu açmasına sebep olursun. Sen, hayıflanmayıp, kendi gücüne sahip çıkıp, istediğin hayatı yaşamak için yola koyulduğunda “onlar” da, kendi güçlerinin, kendi ışıklarının peşine düşeceklerdir. Ancak kendi gücünün farkında olarak ve gücünü dengeli ve bütünün hayrına kullanarak, kendi yolunu bulabilir başkalarının kendi yollarını bulmalarına sebep olabilirsin.”
“Arafta kalırsan, bir ayağın korkuda sabit kalırsa, ne kadar ileri gidebilirsin? Sürekli kendi kendine çelme takarak ne kadar ilerleyebilirsin? Ruhun korkarsa gerçekten kendini, yaşadığın hayatı sevebilir misin? Kendini gerçekleştiremezsen, başkalarına yardım edebilir misin?”
Sustum…
“Hatırla Ama!” dedi ses. “Ne zaman korkup vazgeçsen, ne zaman karşına engeller çıksa, ne zaman kendi merkezinden uzaklaşsan hepsi kendinin farkına varman için. Buraya neden geldiğini, nasıl desteklendiğini, sen karanlıktayken ve kendi ışığının olduğundan bile haberin yokken, yoluna kimlerin ışık tuttuğunu, ve bu ışığın hala yolunu nasıl aydınlattığını hatırla ama! Hatırla ki sevgiyle yaratılmış bu gök kubbede, bir olmanın birlik olmanın sevincini yaşayasın.