Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

İçsel çocuk gücünü kime verdi

8 yaşındaydı ve hayatının en acı gününü yaşıyordu. Ailesi onu terk etmişti, onlarla hayata başlamıştı halbuki, sevgileriyle büyümüştü. Babası iş sebebiyle yurt dışına çıkmak zorundaydı, küçüktü halbuki henüz ve kimse onu istemiyordu, biliyordu çünkü konuşmalarına şahit olmuştu. Büyükbabası ve büyükannesine bırakılacaktı. Onlar da, “Yaşlıyız biz, onunla baş edemeyiz, neden onu da götürmüyorsunuz?” demişlerdi. Çok üzülmüştü. Kimse onu istemiyordu. Buradaki kod bilinçaltına yerleşmişti: “Suçluluk hissediyorum.”

Yeni odası çok kasvetliydi. Duvarları sararmış, dolapları büyüklerin kullandığı gibi koyu ahşap, yerdeki halıysa çok eski yüzlüydü. Buradaki kod tamamen bilinçaltına yerleşmişti: “Terk edildin.”

13 yaşına geldiğinde huysuz bir ergen olmuştu. Büyükbabası onu gereğinden fazla azarlıyordu. Aradaki jenerasyon farkı ciddi boyutlardaydı. İletişime oldukça kapalıydı. Söylenen her şeye tepkiliydi. Ergenlik dönemi çok zor geçiyordu. Üstelik onu anlayacak ve ona bu konuda ışık tutacak kimse yoktu. İçinde çok ciddi ankisiyete oluşuyordu. Yerinde duramıyordu. Çok sık aralıklarla evden kaçmayı düşünüyordu, fakat bunu yapacak ne cesareti ne de gidecek başka bir yeri vardı. Buradaki kod tamamen bilinçaltına yerleşmişti: “Yetersizsin ve çaresizsin.”

15 yaşında âşık oldu, ancak yine kimse onunla ilgilenmiyordu. Ailesi zaten onu sevmiyordu. Âşık olduğu kişi de onunla ilgilenmiyordu ve aşkının karşılığını alamıyordu. 2 yıl boyunca çok acı çekti. Buradaki kod tamamen bilinçaltına yerleşmişti: “Sevilmiyorsun.”

20 yaşında ailesi geri döndü. Kendini onlara ait hissedemiyordu. Üstelik 2 kardeşi daha olmuştu. Neredeyse birbirlerine yabancıydılar. Onlarla büyümemişti. Ailesinden nefret ediyordu. Neden onu bırakmayı seçmişlerdi? Onu neden istememişlerdi? Ona nasıl kıymışlardı? Babası çok katı, annesi ise oldukça öfkeliydi. Şimdi bile “neyin var, iyi misin?” demiyorlardı. Varlığının önemini hissedemiyordu. Burada kod tamamen bilinçaltına yerleşmişti: “Değersizsin.”

40 yaşında, oldukça zengin, zeki, analitik ancak acımasızca çalışanlarına hükmeden bir iş adamı haline gelmişti. Eşiyle tamamen zıt karakterlerdeydiler. 12 yıllık evliliklerinden bir tane kızları olmuştu. Tüm hayatı kızıydı, ancak onun yörüngesinden çıkmaya başladığında şiddete başvuruyordu. Bundan dolayı inanılmaz pişmanlık yaşıyordu. Bir türlü sevgisini gösteremiyordu. Ona değerli olduğunu hissettiremiyordu. Aşırı dominant ve sert bir babaydı. Bu yüzden çok pasif bir kız çocuğuna sahipti. Bir gün kızıyla arabada giderken ona çok öfkelenerek tokat atma hamlesi yapmak üzere olduğunda feci bir kaza yaptı. Kızı çok ağır yaralandı. Aylarca komada kaldı. Bunu kalbi kaldıramadı ve kriz onu yere yapıştırdı. Bereket çok hasarlanmadan atlattı.

Tam o günlerde bilinçaltına bakmaya karar verdi. Kimdi o? Nasıl bu kadar kötü yürekli olabiliyordu? Eğer kızı komadan çıkarsa tüm hayatını ona adayacaktı. Günlerce ağladı. Eşi onu inanılmaz suçladı ve en sonunda evi terk etti. Şimdi yapayalnızdı. Ne yapacağını, nasıl şifalanacağını bilmiyordu. Psikiyatristler de çözüm yolu olamıyordu. Verdikleri ilaçlar onu sadece uyuşturuyordu. İç huzuru yoktu. Karamsar ve çok mutsuzdu.


Kızı komadan çıkmıştı. Ona nasıl davranacağını bilemiyordu. Üstelik artık annesiyle birlikte yaşayacaktı. Hafta sonları birlikteyken onun yüzüne bakmaya utanıyordu. Bunlarla baş etmeni bir yolu yok muydu?

Elbette vardı: “İçsel Çocuk Çalışması”
Orada küçük bir çocuk vardı ve şifalanmayı bekliyordu.
Suçluluk
Terk edilme
Yetersizlik, çaresizlik
Sevilmeme
Değersizlik
Pişmanlık
Karamsarlık, mutsuzluk

O çocuğu buldu. Kendi varlığından dolayı suçluluk duyduğu çocuğu hissetti. Onunla ne yapacağını bilemiyordu. O çocuk çok kızgındı, o da ona kızgındı. Derken çok büyük bir farkındalık gelişti. Ebeveynlerine değildi suçluluğu. Bunu hissetmesinden dolayı kendine karşı suçluydu. Bu onun taç çakrasını bloke etmişti. Kaynakla bağını kesmişti. Bu onun en büyük suçuydu. Salıverdi suçluluğu. Açıldı bilinci sonsuzluğa. Ben’liğini fark etti.

Terk edilmişti. Hayatını bu çok fazla etkilemişti. Sonra birden durdu. O çocuk korkuyordu bundan. O da bu korkudan kaçamıyordu. Birden büyük bir farkındalık oluştu. Terk edilen o değildi, kendi varlığını kendisi terk etmişti. Buna inanamadı. Verdiği tepkilerden dolayı kendini bağışladı. Verdiği tepkiden dolayı tanrının onu terk ettiğini zannetmişti. Şimdi onu asla terk etmeyen özünü fark etti. Bilgeliği açıldı ve bilgiler açılmaya başladı. Bu onun alın çakrasını açtı. Salıverdi terk edilmeyi. O terk edilemeyecek kadar muhteşemdi.

İletişimi kapalıydı çocuğun. Konuşamıyordu. Bundan dolayı kendini yetersiz ve çaresiz hissediyordu. Yine verdiği tepkilerden dolayı boğaz çakrasını kapattığını fark etti. Asıl kaynakla iletişime geçeceğini anladı. Buldu büyükbabasıyla o anki anısını ve konuştu onunla, çünkü bunu kendi özünü kapatmakla alakalı olarak kullandığını fark eti. Büyük bir rahatlama oldu. Konuşamadığı için kendine olan kızgınlığını salıverdi. İletişimde olmak ne kadar muhteşemdi.

Sevilmediğini hisseden çocuğu kucağına aldı. Kalbi donuk ve katılaşmıştı. Onun kimse tarafından sevilmediğini ve bundan dolayı çok acı çektiğini fark etti. Çocuk alıcılığını kapatmıştı. Kendini sevmiyordu. Buna karşı büyük bir şefkat duydu. Sevgiye karşı verdiği tepkiden dolayı kendinden özür diledi. Bu özür onu alıcı yaptı. İçindeki tüm sevgisizliği salıverdi. Kendinden kendini sevmeye başladı. Ne muhteşem bir duyguydu. Kimsenin onu sevmesine ihtiyacı yoktu. Bunun için arayışa girmesine gerek yoktu. Bu onun kalp çakrasını açtı. Sevginin kendisi olmak ne kadar olağanüstüydü.

Değersiz hisseden gençliğine döndü. Ruhunu kapatmıştı. Gücünü diğerlerine verdiğini fark etti. Bunu yaptığı için kendisine öfke doluydu. Oysa yıllarca onlara olduğunu zannettiği öfke ve kızgınlık duygularıyla yaşamıştı. Bu maskeden arınmaya başladı. Ruhla tekrar bir olduğunun gerçekliğine uyandı. Bu onun mide çakrasını açtı. Güç illüzyonunu salıverdi. Tek bir güç vardı, o da kendisiydi. Tüm karanlığını kucakladı. Alt duygulardan özgürleşti. Kendi gerçek gücünü geri almak ne kadar da şahaneydi.

Pişmanlık onun için artık yoktu. Varlığına tam olarak kabul verdi. Kendi varlığına duyduğu özlem sona ermişti. Kendi olma yolculuğunda kim olduğunu bilmeye başlamıştı.
“Kimim ben?” sorusuyla yüzleşerek “Bir’im ben” demeye geçmişti. Bu onun ikinci çakrasını açtı. İçindeki eril ve dişil enerjinin bütünleşmesini hissetmek ne kadar da tanrısaldı.
Karamsarlık ve mutsuzluk onun için artık bitmişti. Tüm bunlara izin verenin kendisi olduğunu fark etti. Kendini tam ve bütün hissetmeye başladı. Hayattan artık korkmayan bir varlık haline gelmişti. Deneyimlere izin veren bu halinin yeni bir doğum olduğunun bilincindeydi. Çocuk özgürleşmişti. Bu onun kök çakrasını açmıştı. Saf mutluluk halinde olmak ne kadar da yuva hissi uyandırmıştı.

Şimdi artık verdiği tepkilerden sorumlu olduğunu biliyordu. Kendini bağışlamış ve zihnin tüm direnç noktalarını kırmıştı. Yeni bilincin efendisi olarak yolculuğuna devam edecekti. Varlığının tanrısal olan Ben Ben’im enerjisiyle tamamen bütünleşmesinin onurunu hissediyordu. Bu onun DNA’sındaki hasarı şifalamıştı. Çocuk artık özgürdü. Şimdi yeni deneyimlere açılma zamanıydı. Ben Ben’im enerjisiyle sonsuz olana kavuşmak ne kadar da heyecan vericiydi.

Ve de öyle oldu…

Exit mobile version